- “Telegram: Zihin kontrolü... Bir bakıma Türkiye’de pratiği -teorisi de!- benimle meşhur olan bu iş, "ilim sınır tanımaz!" tesellisiyle Lût kavmine parmak ısırtır melânete ve yardımcı unsurlarla insanı robotlaştırmaya davranmışken, diğer yönüyle "dünyada" da kıstırılmış fertler üzerindeki tecrübelerin sınırını aşamamıştır. Bu ikazdan sonra bildirmeliyim ki, gerek yaşamış kobay ve gerekse mevzuu alâkadar eder buudları işaretlemek bakımından, galiba dünyada da ilk örneğim!”
Atatürkçü “Dost Tarikatı”nın kim vurduya giden Telegramcı lideri ve zamanın MGK Genel Sekreteri Cumhur Asparuk’un “kankası” Emekli İstihbarat Binbaşı İhsan Güven ve içlerinde şarkıcı Çelik’in de bulunduğu halkasının “toplu seks” icraatlarının basına yansımasından başlayarak, aralarında Telegramcıların da bulunduğu “Askerî Casusluk, Fuhuş ve Şantaj Çetesi”nin kirli çamaşırlarının ortaya saçılmasına kadar, Mirzabeyoğlu’nun Telegramcılar hakkındaki “Lût kavmine parmak ısırtır melânet” tesbiti her vesileyle doğrulandı, doğrulanıyor. 10 Eylül 2010 tarihli Sabah gazetesinde sözkonusu “melânet”in birtakım numûneleri sergileniyor; mensubları arasında GATA’nın dünyaca meşhur “beyin araştırmaları uzmanı” Prof.  Dr. Eczacı Kd. Albay Tayfun Uzbay’ın da bulunduğu “çete”nin sapkın ve pornografik suçları sıralanıyor:
- “SABAH, çok sayıda amiral ve generali kıskaca alan, şantajla devletin çok gizli bilgilerine ulaşan fuhuş çetesi yapılanmasının ayrıntılarına ulaştı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, 1. Ordu Komutanlığı, Maliye ve İçişleri Bakanlıkları'nda faaliyet gösteren çete "özel oda" olarak tanımlanan hücre tipi yapılanması ile hareket ediyor. Cep telefonu kullanmayan çete elemanları, çok özel belge ve görüntüleri ise belirlenen günlerde transfer ediyor. Askeri yapılanmada "genç subaylar", sivil bürokraside ise görevde bulunan kişinin en yakını sağlıyor. İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı talimatıyla gerçekleştirilen operasyonda çete üyesi olan amiral C.Y.'e ait olduğu iddia edilen bellek içerisinde askeri personele ait gizli çekilmiş porno görüntüler, gay ilişki pornoları, çocuk pornoları, hayvan pornoları, lezbiyen pornoları gibi çarpık ilişki içeren video-resim arşivi tespit edildi. Bilgisayar kayıtlarında amiral C.Y'nin çeteye üst düzey VIP müşteri ayarladığını gösterir bilgi ve belgeler de bulunduğu öğrenildi. Özel yetkili cumhuriyet savcısı tarafından soruşturması halen devam eden fuhuş çetesinin bilgi, belge ve görüntü transferine çok önem verdiği ortaya çıktı. Buna göre çok özel görüntü transferleri tek ayların ilk cumartesi günü gerçekleştiriliyor. Ağırlıklı olarak İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya'da faaliyet gösteren çetenin ayrıca kış ve yaz dönemlerine ilişkin hareket planları da bulunuyor. Çetede tüm irtibatları "aracı elemanlar" sağlıyor. Çete, askeri yapılanmada aracı olarak "genç subayları" kullanıyor. Aracı olarak kullanılacak genç subaylar daha harbiyede öğrencilik dönemlerinde takibe alınıyor. Harbiye sonrasında genç teğmen olarak atanan bu kişiler çete adına hareket etmeye zorlanıyor. Genç subaylar kendilerine gelen bilgi, belge ve görüntüleri harici hard disklerde şifreli olarak saklıyor ve zamanı gelince ilgilisine ulaştırıyor.”
Peki Telegramcıların sözkonusu sapkın ve pornografik niteliği nereden kaynaklanıyor? CIA’in 1953’te başlattığı meşhur MKULTRA zihin kontrolü projesinin alt kolu olan Monarch (Hükümdar) programı çerçevesinde küçücük kızıyla beraber sayısız tecavüze, hem fizikî hem de psikolojik barbarlık, taciz ve işkenceye uğratılan Cathy O’Brien’ın (kurtarıcısı Mark Phillips’le birlikte) 1995’te yazdığı ve Türkçeye “Baykuş İmparatorluğu” şeklinde tercüme edilen “Trance-Formation of America” adlı eserden öğreniyoruz ki, Telegramcı “Yeni Dünya Düzeni”nin yolu fuhuş ve pornodan geçiyor.
Uzaktan elektromanyetik zihin-beden kontrolü ve yönlendirmesi olarak nitelendirebileceğimiz Telegram’ın ABD’deki bir önceki teknik, teknolojik ve metodolojik seviyesine tekabül eden MKULTRA-Monarch programı çerçevesinde zihnen kontrol edilip yönlendirilecek kurbanlar, çoğu daha bebekken seçiliyor, ilk çocukluklarından başlayarak ensest ve pedofili saldırılarına, akıl almaz bedenî ve psikolojik işkencelere, elektrik şoklarına, zorla ilaç ve uyuşturucu kullanımına maruz bırakılıyor. Kendilerine her vesileyle “travma” yaşatılıp, daimi bir HİPNOZ ile de desteklenerek, bu kurbanlarda “çoklu şahsiyet bozukluğu” veya “bölünmüş kimlik bozukluğu” denilen bir rahatsızlık kökleştiriliyor. Travma doğurucu işkenceler belli bir dönemle de sınırlı kalmıyor, bu süreçte ölenlerin veya kasden öldürülenlerin arasından sıyrılıp da sağ kalmayı başaran kurbanlara hayatları boyunca tatbik ediliyor. Sonuçta kendi iradelerini neredeyse tamamen yitirip bir “Mankurt”a dönüşen bu zavallılar, biri diğerinden habersiz sayısız “şahsiyet” hâlinde kendi içinde bölünüyor, aynı insanda toplu tüm bu farklı “şahsiyet”lere Batılı-Batıcı Yeni Dünya Düzeni’nin casusluğu, fahişeliği, tetikçiliği, kaçakçılığı, ayakçılığı, hizmetçiliği yaptırtılıyor. Hipnotik bir metodla programlandıkları için de kendi normal (!) zamanlarında tüm bu yaptıklarını hatırlamıyorlar. “Köle”lerinin hafızasızlığına, devlet ve dünya iktidarlarına sonsuzca güvenen “efendi”ler ise, bu zavallılar üzerinde tüm sapıkça, hayvanca ve sadistçe arzularını tatmin ediyorlar. Dilediklerine diledikleri gibi tecavüz ediyor, dilediklerini öldürüyor, yaralıyor yahud sakat bırakıyorlar. Yine de işi şansa bırakmamak için, 30 yaşını geçen “zihin kontrolü köleleri”ni çoğu ortadan kaldırmayı tercih ediyorlar.
Ne var ki “program”da umulmadık aksamalar yaşandığı da oluyor ve Cathy O’Brien, Brice Taylor, Kathleen Sullivan gibi kurbanlar bu cendereden bir şekilde kurtulup, yıllar süren ve çok masraflı psikolojik tedavilerden sonra “hafıza”larını geri kazanıyor, “bölünmüş şahsiyet”lerinin derinliklerinde yatan sırları gün yüzüne çıkarabilecek imkânı buluyor. Bununla da kalmayıp, her biri bu yaşadıklarını kitablaştırıyor.
Neler yok ki bu kitablarda; “Yeni Dünya Düzeni”nin Amerikalı mimar, idareci ve icrâcılarının akla hayâle gelmedik barbarlık, fuhuş ve sapkınlıkları yer yer delilli isbatlı şâhidliklerle tek tek ifşâ ediliyor. “Zihin kontrolü köleleri”nin zorla fahişelik yaptığı Gerald Ford’tan Ronald Reagan’a, George W. Bush’tan Bill Clinton’a, Dick Cheney’den Hillary Clinton’a, en üst seviyeden en alt memura kadar, kimi pedofil, kimi nekrofil, kimi homoseksüel, kimi lezbiyen, kimi sadist, artık “Lût kavmine parmak ısırtır” hatırınıza ne gelebiliyorsa hepsi olanca çirkefliğiyle ortalığa saçılıyor. Bir diğer ifâdeyle, “tetikçi fahişe” olarak programlanan Kathleen Sullivan, şu sözleriyle kesinlikle abartmıyor:
- “Sullivan, Lücifercilerin [Satanist Elit’in], alt sınıfları hayvan olarak gördüğüne, aşağı ırktan olduklarını düşündüklerini safha safha yok etmeyi tasarladıklarına inanıyor. Onlar Lucifer’in [Şeytanî arzuların] açıkça uygulanabileceği, pedofili ve hayvanlarla cinsî ilişki gibi bazı aktivitelerin kanunîleştirileceği yeni bir dünya düzeni yaratmak istiyorlar.” [1]
Hemen anlaşılacağı üzere, Batılı-Batıcı “Yeni Dünya Düzeni”nin Telegramcı yerli işbirlikçilerinin de katıksız birer sapık olması hiç tesadüfi değil; ne de olsa ABD güdümlü ve NATO’nun kuyruğu “bağımlı” bir devletten, idareci ve memurlardan bahsediyoruz. Sahibinin sesi, üçüncü sınıf taklidi! Telegramcıların Mirzabeyoğlu’na niçin her vesileyle “Yeni Dünya Düzeni” propagandası yaptıkları şimdi daha iyi anlaşılıyor; “Ölüm Odası B-Yedi”nin BARAN dergisinde yayınlanan 33. bölümünden:
- “Bende uygulanan şekliyle bu operasyonun Amerikan istihbarat örgütleriyle alâkası nedir bilemem ve ucuz tarafından CIA’ya bağlayacak değilim; bununla beraber, davam ve mânâm da göz önünde tutulmak üzere söyleyebilirim ki, BENİ TÜKETMEK VEYA AMAÇLARI DOĞRULTUSUNDA KULLANMAK İSTEYENLERİN AMERİKAN MAHREÇLİ “YENİ DÜNYA DÜZENİ” MÜNADİLİĞİ İÇİNDE BULUNMALARI BU MEVZUDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN ÖNEMLİ BİR HUSUSTUR. (Büyük harflerle yazılı yerler, aynı zamanda Kartal Cezaevi’ndeki Telegram uygulaması sırasında işlenen bir mevzudur; yâni, “Yeni Dünya Düzeni” meselesi… Gerisi ise, BOLU’da da baş mesele.)”
Dünya bu günlerde çok “hızlı” dönüyor; bu bakımdan, kimin “dünya düzeni” hükümran olacak hep birlikte yaşar görürüz. Mirzabeyoğlu’na barbarca işkence eden yerli Telegramcıların teknoloji ve metodoloji devşirdikleri Amerikan Telegramcılarına “eski zihin kontrolü kölesi ve Amerikan başkanlarının zorunlu fahişesi” Cathy O’Brien’ın söyledikleri  “bile” bizce yeter:
- “Zihin kontrolü gerçektir. MK-Ultra Hükümdar Projesi travmaya dayalı zihin kontrolü altında, kendi hür irademi, düşüncelerimi kontrol etme kabiliyetimi kaybettim. Ne soru sormayı, ne muhakeme yapmayı, ne de şuurlu olarak kavramayı becerebiliyordum; sadece bana söylenilenleri yapıyordum. Zihnimi ve sonuç olarak tüm davranışlarımı kontrol edenler, kendilerinin “uzaylı”, “şeytan” ve “tanrı” olduklarını iddia ediyorlardı. Ama Yeni Dünya Düzeni peşinde koşan hainlerin terör amaçlı iddialarına ve hayâllerine rağmen, dünyaya ait insanlar olduklarını kendi tecrübelerimden biliyorum. Gerçekten de bizim için geçerli olan tabiat kanunları onlar için de geçerli. Beni dini, annelik içgüdülerimi ve insanlara artniyetsiz yaklaşımımı kullanarak manipüle ettiler ama iç varlığıma asla “sahib olamadılar”. Beni kendilerinden biri yapamadılar. İnsan ruhunun gücünün ne kadar büyük olacağını hesablamamışlardı. Hattâ bunun varlığından bile haberleri olmamıştı. İşte bu yüzden üzerimde başarılı olamadılar.” [2]
Bitirirken, bu çarpıcı sözlerin sahibi Cathy O’Brien’ın yazımızda zikrettiğimiz “Baykuş İmparatorluğu” adlı kitabının maalesef yeni baskısının bulunmadığını da ilâve edelim. Yayıncısından bizzat aldığımız bilgiye göre –sebebini tahmin etmek kolay!- yeniden basılmayacak. Ya bizim yaptığımız gibi Beyazıt Kütübhânesi gibi kütübhânelerden temin edilebilir [3] veyahud da Talat Turhan ve Faik Kurtulan’ın yakın tarihli ve Cathy O’Brien’ın kitabında sözünü ettiği Bohemian Club’ı mercek altına alan “Küresel Sermayenin Tapınağı Bohemian Club” adlı eserinden istifâde edilebilir. Bilvesile bu eserden çarpıcı bir iktibasla yazımızı sonlandıralım ve bu Telegramcı “sapkın dünya düzeni” heveslilerinin çirkef içyüzünü araştırmayı okuyucuya bırakalım:
- "Global Çete’nin gizli örgütleri içinde en esrarlısı olan ve bugüne kadar hakkında örgütün yapısı ve işleyişine dair ülkemizde hiçbir kitab yazılmayan, Bohemian Club’dır. Anılan örgütte genellikle Temmuz ayında iki Cumartesi-Pazar’ı da kapsayacak bir süre içinde ABD’nin global elitleri(!), global seçkinleri, yani tüm dünyaya büyük adam diye yutturulan ABD’li örgüt üyesi kodamanlar, bir yandan global dünyayı yönetmek için kararlar alırken, öte yandan da nekrofili (ölüye tecavüz) dahil her türlü cinsî sapıklık ve sapkınlıklarını tatmin ediyorlar. Bununla da kalmayıp, modern insanın çoktan terk ettiği, pagan dinlerinden kalma dev bir baykuş (Moloch) heykeli altında gam yakma töreni diye adlandırdıkları sözümona sembolik insan yakma törenine de katılıyorlar. Üstelik işledikleri bu alçakça suçları kendi çıkarttıkları kanun ile suç kapsamı dışına alarak Amerikan adaletinin içyüzünü sergilemiş oluyorlar. George W. Bush başta olmak üzere birçok ünlü Amerikan Başkanı ve devlet adamı bu gizli örgütün üyesidir.” [4]
 
DİPNOTLAR
1. Jim Keith, Amerikan Derin Devleti ve Beyin Yıkama Operasyonları, Trc: Sibel San, Nokta Yayınları, İstanbul 2006, s. 173.
2. Mark Philips - Cathy O’Brien, Baykuş İmparatorluğu -Bir CIA Zihin Kontrolü Kölesinin Gerçek Yaşam Öyküsü-, Trc: Uğur Alkapar, Aykırı Yayınları, İstanbul 2002. s. 73.
4. Talat Turhan - Faik Kurtulan, Küresel Sermayenin Tapınağı Bohemian Club, İleri Yayınları, İstanbul 2006.
 

Baran Dergisi 296. Sayı