Profesör bir psikiyatr tutuklandı. Psikiyatr, önce çocukları ailede cinsel istismara uğradığı yönünde ikna ediyor. Arkasından da onları uyuşturucu kullanmaya teşvik ediyor. Tedavi için kendisine gelen binlerce kişi içinde seçtiklerine bu yöntemi uyguluyor.

Profesör, aileden, akraba çevresinden ve yakınlarından görülen cinsel istismarı kişilik bozukluklarının temeli olarak görüyor. İstismara yönelen bir tutumu kişiye atılmış bir bomba, ensesti de atom bombası olarak tanımlıyor. Bunları ileri sürerek ve de gerekçe yaparak insanlara uyuşturucu öneriyor. Bunu da savunuyor. Üstelik ben "torbacı değilim, profesörüm" diyerek kendisini savunuyor. Atom bombasının ürettiği acıyı durdurmanın yolu da uyuşturucu olamaz herhalde.

Bütün bunlar bana Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanındaki Doktor Ramiz'i hatırlatıyor. O da bir uzman psikiyatr. Viyana'dan psikanaliz alanında doktora yapmış. Bu yöntemle bütün toplum meselelerine çare bulmak istiyor. Hasta olmayan bir kişiyi(romanın kahramanı Hayri İrdal'i) hasta olduğuna ikna ederek akıl hastanesine atıyor. Hem de öyle bir yönlendirme yapıyor ki "mutlaka rüya görmelisin" diyor.

Tutuklanan psikiyatr profesörü de daha kötü bir Doktor Ramiz. O da insanları ailesi tarafından istismara uğradığına ikna ediyor. Sonra da uyuşturucu kullanmalısın diyor. Bunları da savunuyor. İnsanları iyileştirdiğini ve atom bombalarından kurtardığını söylüyor.

"Terbiye sistemini psikiyatr ve psikologlar bozdu" "Terbiye sistemini psikiyatr ve psikologlar bozdu"

Toplumsal ruh halimiz iyiye gitmiyor. Büyük göçler, hızlı kalkınma, yoğun hareketlilik, ekonomik krizler, gelecek kaygıları insan ruhunu alt üst ediyor. Hepimiz sarsılıyoruz. Kalp krizleri, beyin kanamaları, depresyonlar, panik ataklar artıyor. Fakat bütün bu büyük ruh tablosu içinde ilginç bir şekilde psikanaliz ve cinsellik merkeze alınıyor.

Sanki bütün ruhsal ve bilişsel sarsıntılarımızın kökeninde geçmişte yaşanılan problemler, cinsellikle ilgili sorunlarmış gibi bir yaklaşım egemen hale geliyor. Bu çerçevede geçmişte yaşanan çocuk istismarları ve yanlış cinsel tutumlar ortaya dökülüyor. Bilinçaltı herkesin ağzında sakız gibi dolaşıyor. Babalar, anneler, aileler gözden düşmeye başlıyor. Elbette buna eşlik eden gelenekler ve akrabalık ilişkileri de.

Hiç mi aile ve akrabalık ilişkilerinde cinsel istismar yok? Elbette var. Usulüne ve mahremiyete dikkat ederek bunların üzerine gidilsin. İnsanın, çocukların ruhları iyileştirilsin. Sarsılan duyguları toparlansın. Psikoloji ve psikiyatri bu açıdan çok önemli bilimler.

Fakat bütün psikolojik sorunların kökenini psikanaliz, bilinçaltı ve cinsellik üzerinden giderek açıklamak gibi bir yanlış ve popülizmden de kurtulmamız gerekir. Ünlü filozof Bernard Russel, bilinçaltı bilinmeyen demektir; bilinmeyen mitoloji ile doldurulur der. O zaman bilinmeyen üzerinde nasıl konuşabiliriz? Konuşamayacağımız alan bizim için sırdır ve onu da çoğu kez mitlerle doldururuz. Burada da "her şey cinsellikle ilgili" mitolojisi egemen. Zaten psikanalizin kurucusu Freud da epeyce Grek mitolojisi kullanıyor.

İnsanların ruh derinlikleri eşilince durulan bütün kokular harekete geçer ve canlanır. Bu da insanı yeniden kaygılı, kızgın, kendini günahkâr hissetme ve anlamsızlık sorunlarına neden olmaz mı? Peki psikolog ve psikiyatr ruh derinliklerindeki "nefsi emmare" yaşanmışlıklarını ve güdülerini bireye göstererek onun günah çıkarmasını sağlayan kişi mi? Gözaltına alınan profesör psikiyatr, öyle gözüküyor ki "bak ne kadar kötüsün, al bu hapları da acıların dinsin" mi dedi?

Ruhsal dünyamız kırılgan, örtülü, duygusal yoğunluklu bir alan. Onunla hasbihal edecek ve ona yol gösterecek uzmanlar aynı zamanda ahlak ve hüner sahibi olmalı. Doktor Ramiz'in temsilciliğini bırakıp, bu toplumun değerlerini de algılamalı. Ruh, aynı zamanda toplumsaldır. Orada göverir. Psikiyatr ve psikologlar kültürlerine ve toplumlarına yabancı durarak insana şifa olmazlar.

Ergün Yıldırım, Star Haber