Sanatın yapay zekâya hamledilmesi, insana mahsus hasletlerden mahrum kalarak, insan ruhunu diskalifiye ediyor. İnsan sanatçının acısı, sevinci, hayal kırıklığı bir eserin manası için vazgeçilmez. Yapay zekâ ise ancak bu hislerin sathi taklidini sunabilir. Ruh ve hisler, sanatın rengini, dokusunu ve cazibesini oluşturan ana mayadır; olmadan eserler kabuktan ibaret, seyirciyle gerçek bağ kuramaz.
Yapay zekâ artık sanat arenasında boy göstermeye başladı ve beraberinde ciddi sıkıntılar da teşkil etmeye başladı. İnsan emeği ve ruhu olmadan, ortaya çıkan eserler ne kadar parlak görünürse görünsün, dış surette kalıyor. ABD’de Beyaz Perde Aktörleri Derneği (SAG) ile Amerikan Televizyon ve Radyo Sanatçıları (AFTRA), “Tilly Norwood” adlı yapay zekâ karakterini sert şekilde karşıladı. Norwood’un, mütehassıs sanatçıların emekleriyle düzenlenmiş bir yazılım parçası olduğunu, insan tecrübesini ve hislerini taklit ederek oyunculuğun ruhunu aşındırdığına dikkat çektiler.
Character.AI ve benzeri platformlarda popüler kültür figürlerinin yapay zekâ versiyonlarının peydahlaması, seyircide “tanıdıklık” hissi getiriyor, lakin sahnedeki insan bağını zayıflatıyor. OpenAI’nin Sora benzeri araçları prodüksiyon vetirelerini hızlandırsa da, insanî nüansları ve hayat tecrübelerini dışarıda bırakarak sanat üretimini sathi hâle getiriyor. Müzik endüstrisinde “yapay yıldızlar” pazara girdi, ama bu üretimler dinleyicide tesirli bir iz bırakmamakta. Galerilerdeki yapay zekâ imzalı eserler de insan elinin izini ve yaşanmışlığı göz ardı ediyor.
Sanatın yapay zekâya hamledilmesi, insana mahsus hasletlerden mahrum kalarak, insan ruhunu diskalifiye ediyor. İnsan sanatçının acısı, sevinci, hayal kırıklığı bir eserin manası için vazgeçilmez. Yapay zekâ ise ancak bu hislerin sathi taklidini sunabilir. Ruh ve hisler, sanatın rengini, dokusunu ve cazibesini oluşturan ana mayadır; olmadan eserler kabuktan ibaret, seyirciyle gerçek bağ kuramaz.
Sanat camiasının tepkisi sadece işsizlik riski değil; sanatın mahiyetini, manasını ve cemiyetteki mahiyetini muhafaza mücadelesidir. Yapay zekâ, teknik ustalık gösterebilir, sureti taklit edebilir ama insanın ruhi tecrübelerini, hatıralarını ve hislerini aktaramaz. Bu yüzden sanatın makinelere devri, hem sanatçıyı hem de sanatın kendisini değersizleştirme riski taşır.
Üretim vetirelerinde insanın yerini yapay zekânın alması, cemiyetin sanatla kurduğu empatik ve hissi bağları zayıflatır. Seyirci, bir eserdeki acıyı, sevinci, hayal kırıklığını hissedemezse, sanat sadece görsellik ve mekanik orantı hâline gelir. Oysa sanat, estetik bir tecrübe olmanın ötesinde, insan ruhunu besleyen, içtimai vicdanı ve hissi zekâyı geliştiren bir sahadır.
Sanatın asıl varlığı ve mahiyeti, şekil veya teknikten değil, insan ruhu ve hislerinin ete kemiğe bürünmesinden beslenir. Bir eserin manası, sanatçının iç dünyasından, yaşadığı tecrübelerden ve hislerin derinliklerinden doğar. Ruh ve hisler olmadan eser sadece zahirde bir inşa olarak kalır; sanatın özü, oluşturduğu his ve fikir yankısıyla ölçülür. Yapay zekâ ne kadar ileri teknolojik ustalık gösterirse göstersin, insanın hislerini devralamaz. Bu yüzden sanat, yalnızca insanın ruhuyla tamamlandığında hakiki ve kıymetli olur.