Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun örgüleştirdiği fikir sistemi İbda ne demek? İbda işareti, tarihi, misyonu ve temel ölçülerini ele aldık.

-İbda, İslâm hikemiyatını ve İslâm fıkhını (anlayışını) dinamik planda yürüten, sistemleştiren devlet ve toplum projesi olarak tatbikini isteyen bir fikir hareketidir.

-İbda fikriyatı, çağımızda yepyeni bir dil ve diyalektik ile zuhur edendir.

-İbda, yeni bir dünya görüşü yepyeni bir cemiyet modelidir, medeniyet inşaıdır.

-İbda, İslam’ı eşya ve hadiselere tatbik fikri olduğu kadar, asırlardır gerçekliğinden koparılmaya, kaybettirilmeye çalışılan İslami ruh ve anlayışı yeniden aslına bağlamanın da sistemidir.

-İbda; ne yeni bir mezhep, ne bir tarikat, ne bir parti, ne bir dernek ve ne de bir örgüttür. O Allah’ın rahmet kapılarını sonsuza kadar açan İslam’a Muhatap Anlayış Davası sorumluluğunu yüklenmiş bir fikir ve aksiyon hareketidir. Cemiyetin en küçük ferdinden en yücesine, toprağın içindeki en küçük canlıdan gökteki görünmez en güçlü varlığa kadar Mutlak Fikrin kanatları altına alınıp Allah’ın ahlakıyla ahlâklanma ve tertemiz pırıl pırıl olarak her şeyi orijinal halinde muhafaza etme ve onu kendi fıtrat dairesi içerisinde yüceltme şuurudur.

-İbda, sürekli bir dinamizm addeden bir fikir hareketidir. İnsanoğlunun son 200-300 yıldır düştüğü çıkmazı, kitleler halinde bunalımdan bunalıma sürüklenmesini kendi dil ve diyalektiği çerçevesinde hesaba çekebilmiş ve çözmüş bir fikir hareketi olarak dünyanın topyekûn intihara doğru gidişatına dur demek gibi misyona sahiptir.

-İbda, İslam’a Muhatap Anlayışın sistemi olarak, eşyanın hakikatini görebilmenin dil ve diyalektiği, eşya ve hadiseleri teshire mevzu her şey, mahiyeti itibariyle Allah'ı aramanın mekânı olarak yaratılan alemde yaratanı müşahede edebilmenin vasıtası.

-İbda, çağımızın mevzu ve meselelerine çözümler getiren ve Doğru Yol-Kurtuluş Yolu çizgisini temsil etmektedir. Aynı zamanda, çağımızın İslâm diyalektiğidir; yüzyıl diyalektiğidir.

-İbda, Büyük Doğu hırsızları gibi değildir ve onun için Büyük Doğu'ya bağlı olarak kendi adıyla zahir olmuştur. Başkası olmadan başkası için olmadır İbda; bağlılıkta kendini ortaya koyandır İbda.

-İbda, yürüyen Büyük Doğu’dur; İslam’a muhatap anlayışın “nasıl” buudu olan Büyük Doğu’ya nisbetle, İslâma muhatap anlayışın ”niçin” buudu olarak bağlılıkta kendini ortaya koyandır, kendinden zuhurdur.

-İbda, İslâm’a Muhatap Anlayış’ın hakikatini ortaya koymuş, bunun esaslarını ve usulünü eserler boyu tezatsız bir bütün halinde izah etmiştir.

-İbda, Büyük Doğu’ya sıradan bir bağlılık değil, Büyük Doğu yanında yeni bir bina inşa ederek Büyük Doğu’yu yürüten bir asliyettir.

-İbda, Büyük Doğu’nun “niçin” buudu yanında aksiyon cephesini de örgüleştirendir.

-İbda, dünyalık işlerin verimlerini kendine bağlayan muazzam bir diyalektik...

-İslâma muhatap anlayışın dünya görüşü olan İbda’yı örgüleştiren de mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’dur.

-İbda’yı sadece felsefî bir akım yahut sadece hakikatli fikirlerin bulunduğu görüşler olarak algılamak da yanlış olacaktır; İbda fikriyatı, nisbetini dâima muhafaza ederek örgüleştirilmiş, eşya ve hâdiseler karşısında her zaman yeniliği arzulayan ve bu yenilikler hakkında ne yapılması gerektiğine dâir fikirleri doğurabilecek bir sistemi barındırır. Siyâsi yahut başka bir hâdise karşısında ikide bir görüşü beklenen siyâsi parti lideri, kurumu yahut dernek başkanı mesabesinde görülüp beyanı istenen değil, önerdiği fikirler silsilesi ile muhatablarına nasıl fikredilmesi ve davranılması gerektiğinin fikrini doğuran, hareket tarzını ilhâm edendir.

-İbda fikriyatı, devlet ve toplum idealidir, bunun aksiyonudur.

-İbda, hem ilim, hem hâldir… Kısaca İbda, çağımızda zarurî ilmihâlimizdir. Asıl mevzu, İbda’yı tanımak değil, yaşamaktır; yaşamak için tanımaktır.

-İbda, aynı zamanda İslâm hikemiyatıdır da. Batı tefekkürü ve İslâm tasavvufu kanatları arasında, birinciyi, ikincinin önünde hesaba çekerken, İslâm hikemiyatı binasını da kurmuştur.

-İslâm’ın bâtını demek olan tasavvufa nisbetini kurmuştur İbda.

-İbda, İslâm estetiğidir. Hatta öyle ki, estetik planı başa almış ve bu vasfı ile tezahür etmiştir. “Sanat ve Estetik Anlayış”ı kadro mensuplarının kuşanması gereken şartlardandır ve estetik “zapt ve fethedici”dir. Telkin davası tahkikle birlikte.

-İbda, bir ekol, bir mekteptir; mensuplarına duygu, düşünce ve iradî faaliyetler için ölçüler vericidir. Aksiyonun mevzuu ve mevzuun çözümü için.

-İbda, ruh ve akıl kanatlarını kullanırken, “akıl, ruha bağlı bir keyfiyettir” der. Ruh bulur, akıl sorar ve fikir görünür.

-İbda, vehbî ilimdir. İlm-i ledün vasfından da anlaşıldığı gibi İbda’nın vehbi vasfı esastır. İbda, Rabbanî ilimdir. Üstadın mucize çapında “tarih muhasebesi” ve Kumandan’ın her mevzuu ve meseleyi tevhide bağlayıcı üstün diyalektiği. Bütün bunlar çalışma ile olacak şeyler değil.

-“İbda, Allah ve Resûlü davasında, Doğru Yol-Kurtuluş Yolu’nun bir remzi ve alemi…” olduğuna göre çağımızdaki sapık kolları enseleyici ve tesirsiz hâle getirici ve doğru yol anlayışını billurlaştırıcıdır.

“İbda” kelimesinin mânâları da çok zengin. Benzersiz bir şey meydana getirmek. Sanatkârâne bir şey ortaya koymak. Bir yerden çıkmak… İbda kelimesi, lugatte, “benzersiz oluş, icad” manasına geldiği gibi, “kârı tamamen verilene âit olmak üzere sermaye vermek” anlamını da taşır. “Kendinden zuhur” da, kendi karar verip, uygulayan demek.

-İbda, baştanbaşa samimiyettir ve bağlılıktır; İbda, İslam’a olan aşk ızdırabından doğmuştur.

-İbda, muhataplarının gönlüne hitap eder ve onlarda aşk kıvılcımı tutuşturmak ister. “İslâm kalbin yoludur” hikmetine bağlıdır.

İbda’nın misyonu

İbda’nın misyonu, iddiası, Mutlak Fikir ölçülerini eşya ve hadislere, değişen zaman ve mekân şartlarına uygun bir şekilde tatbik etmek üzere yenilenmiş anlayışla yani İslâm’a Muhatap Anlayışla, yeni bir nizâm, yeni bir cemiyet ve yeni insanla beraber ezel kadar eski ebed kadar yeni bir yaşanmaya değer bir gerçeklik kurgusu meydana getirmektir; mutlak hakikate dayalı bir gerçeklik kurgusu… İnsan yapısı olduğu için kurgu, lakin sırtını dayadığı yer, Mutlak Fikir/Mutlak Hakikat Ölçüsü İslâm… O yüzden de Mutlak Hakikat’in beşerdeki tecellisi olarak hakikat…

İbda’nın temel ölçüleri

İbda’nın temel ölçüleri beş madde halinde izah edilir.

1- Sır idraki,

2- Dışa bakış,

3- Muradı kestirebilmek,

4- Şehidlik şuuru,

5- İşi ehline vermek,

İbda’nın temel vasıfları

İbda’nın sekiz madde halinde temel vasıfları:

1- Ahlâk davasını en başa alması...

2- Bir dünya görüşü oluşu ile birlikte, devlet ve cemiyet modeli (Başyücelik sistemi) teklif edişi...

3- İslâm diyalektiğini örgüleştirmesi...

4- Estetik plânı başa alması...

5- İslâm tasavvufu önünde Batı Tefekkürü’nü hesaba çekişi.

6- İslâm hikemiyatı binasını kurması.

7- Aksiyon cephesi örgüleştirerek, İslâmcı hareketi hedeflendirmesi...

8- İslâm’a muhatap anlayışın manivelası “kendinden zuhur” diyalektiğini ortaya koyması.

İbda’yı anlamak neden zor?

Her dünya görüşü yeni bir dildir ve bundan dolayı İbda dünya görüşünü kavramakta herkes önce zorlanır. Bu da çok tabiîdir. Fakat içine girdikçe de bulmaca çözercesine zevklidir.

Külliyatı okurken yeni kelime ve kavramları anlamada önce zorlanılır, çünkü mevcut düzenin bizde bıraktığı düşünce ve kavrayış alışkanlıklarını yıkıp yeni bir “şuur süzgeci” oluşturmak ister İbda fikriyatı. Yeni bir dil oluşmaya başlayınca İbda’yı anlamaya başlarız. Tam anlamak değil, anlar gibi olmak ve her şuur seviyesinin gelişiminde daha iyi anlamak. Bunun için İbda Külliyatı tekrar tekrar okunması gereken başucu eserleridir; kesinlikle bir kere okunup kenara bırakılacak kitaplardan değildir. Tam anlamak iddiasında da bulunulamaz. Çünkü İbda, dar kalıplara sığmaz ve kategorileştirilemez.

Mevcut düzenin düşünce kalıplarıyla İbda’yı anlayamayız. İBDA Fikriyatını değerlendirmeye tâbi tutamayız. Hâkim düşünce yapısına göre, sistemlerin kapitalist komünist; demokratik, totaliter; ya da ferdiyetçi cemiyetçi şeklinde tasnifi, elde bütüncül bir değer ölçüsü olmadığı zaman, keyfi kategorileştirmeler sınıfına girer.

İbda, Batı tefekkürü ve İslâm Tasavvufu arasında kanatlarını açan Büyük Doğu ekolüne tamamen bağlı ve onu kendine has dil ve diyalektiği ile geleceğe taşıyan sistemin adıdır… Onun için Büyük Doğu-İbda bir ve aynı bütünün iki ayrı kanadıdır. Biri “nasıl”, diğeri “niçin”in davası.

İbda’nın tarihçesi

Sistemli İslâmcı hareketin başlatıcısı Necip Fazıl’dır. Çünkü İslâma muhatap anlayışı ve onun aşkını, vecdini, diyalektiğini, estetiğini dost ve düşman kutuplarını işaretlendiren, hedeflendiren Necip Fazıl’dır. Salih Mirzabeyoğlu, Necip Fazıl’dan farklı olarak aksiyon cephesini de örgüleştiren ve Necip Fazıl’ın muradı olan ihtilâl-inkılâbı gerçekleştiren-gerçekleştirmek isteyen kişidir.

Üstadın surda açtığı gedikten dava topunu içeri sokmak, asliyet, telif hakkı, doğrulayıcılık mihrakı istiyor, marka olmayı gerektiriyor, onun için İbda markası var.

“Doğru düşünce olmadan, doğru düşünce faaliyet olmaz” hakikati bilindiğine göre, fikirsiz hareket olamayacağı da açıktır. Çağımızın meselelerinin giriftliği ve geleneksel İslâm anlayışının yıkılmış olması, çağımızda sistem çapında İslâm’a Muhatap Anlayış’ı kurmayı zorunlu kılar. Hareket neye nisbetle yürüyecek? Bu sorunun cevaplanması için yukarıda söylediklerimiz zaruri.

İbda’nın Necip Fazıl’la bağlantısı malûm, Necip Fazıl’ın da Abdülhakim Arvasî Hazretleriyle bağlantısı. Onun için Büyük Doğu-İbda tarihi 1919’la, Esseyit Abdülhakim Arvasî Hazretleri’nin Anadolu’daki mücadeleye destek vermesiyle başlar. “Gayesine ermemiş savaş bitmemiştir” diyerek bugün de, o günkü Batı işgalcilerinin bıraktıkları rejime, Batı ve Amerika’nın kültürel, siyasî, askerî ve iktisadî işgaline karşı sürer; Anadolu’nun kurtuluşu ve İslâm’ın kurtuluşu için. “Bayrak Anadolu’da düşmüş, tekrar düştüğü yerden kalkacaktır” inancıyla ve sabır ve çilesiyle, eylem ve örgütlenmesiyle devam etmektedir bu soylu dava.

İbda’nın işareti ve bayrağı

-İbda kelimesinin harfleri de şöyle okunagelmiştir: İslami Büyük Doğu Akıncıları…

-İşaret ve baş parmak açık ve diğer parmaklar yumruk şeklindeki İbda’nın işaretinde, işaret parmağı, Kelime-i şehadet, şehidlik şuuru, Allah’ın varlığı ve birliğine şehadet ve ayrıca Büyük Doğu davasına şehadet manalarına gelir. Başparmak ise, her türlü buluşa açık olan üretken bir fikir olarak İbda fikriyatını ifade eder. Yumruk şekli ise, aksiyona ve cemiyet kavgasına ve devletleşmeye delâlet…

-Mavi zemin üzerine üç hilâl ve tek yıldızlı Başyücelik Devleti bayrağında mavi, su ve gökyüzü ve yeryüzüne yayılıp döşenmek mânâlârına gelir. Mavi’nin Selçuklu bayrak rengi olduğunu da hatırlatalım. Üç hilâl ise, İslam’ın ve Osmanlının sembolü olması yanında yıldız motifi de onun yıldız oluşuna işaret: Kayan Yıldız Sırrı…

-Allah’ın isimlerinden “el-Bediî, el-Mübdî, el-Fettah” ile İbda’nın yakın ilgisi, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun Hz. Ömer mizacında oluşu, Üstad Necip Fazıl’dan geçen “celal” sıfatını taşıması da üzerinde durulacak hususlar.

-İbda’nın kelime mânâlarında bile, fikir, sanat ve aksiyon yönleri görülür.

-İbda yenilik sırrıdır, yenilenme vazifesidir; her ân yeni eşya ve hadiseler zemininde insanın “hareket içinde hareket eden” fonksiyonudur. Bunun için mensuplarından da kendilerini yenilemesini ister, her dem kendinden zuhurlarını ister. Zaten iman davası da Külliyatta belirtildiği üzere şudur: “İman, olmuş bitmiş bir şey değil, her ân oluş ve yenileniştir.”

-Kendinden zuhur ve bunun gerçekleştirme vasıtası da İslam’a muhatap anlayıştır. Yürek ve bilek, iman ve fikir, aşk ve dava; birlikte olacak. Fikir olmadan hareket yürümez. Şartlar zorlaştıkça kendilerini yürüten ve koruyan bir fikir ve sisteme sahip olmayanlar bocalar, dağılırlar. İbda’nın farkı, böyle bir dünya görüşüne ve bunun diyalektiğine sahip olmasıdır. Öyle ki, birbirinden bağımsız cephelerini bile motive edecek bir fikri bütünlüğe sahiptir.

-“Ölçüler yerli yerinde, ya ona bakan göz nerede?” Bu açıdan İBDA fikriyatı “ölçülendirme ölçüleri”ni vericidir.

-Necip Fazıl’ın Akıncı Güç kadrosuna ithaf ettiği “İslam’ı Yenilemek” bahsinde dediği üzere: “İslâm yenilenmez. Anlayışı yenilemek gerekir. Anlayış mı?.. Nurun aynadaki aksi… Aynayı yenilemek… Güneş yenilenmez, göz yenilenir.” Mutlak ölçüler yerli yerinde fakat ona bakan göz (bakış) bozulmuş, ayna kirlenmiş. Bu mânâda İbda, bizi bozuk düşüncelerden ve düzenin kirlerinden arındıran ve İslam’a tutulan bir aynadır.

İbda Diyalektiği’nde İbda

Salih Mirzabeyoğlu’nun İbda Diyalektiği eserinde İbda’yı şöyle tanımlar:

"Büyük Doğu’nun sırrı İbda ve İbda’nın sırrı Büyük Doğu’dur..."

"İbda, İslam’a Muhatap Anlayışı temsil makamındaki Büyük Doğu’ya nisbet vasfını gösteren bir sıfattır."

"Demek oluyor ki, İslam ruhunun eşya ve hadiseler ' karşısında "nasıl" tavrını temsil eden Büyük Doğu gövdesine mukabil İbda, onun taşıyıcı "niçin" kanatlarıdır, onun içindir, onun gayesidir ve gayesi odur."

"Nakışta zaptedilmiş mânâ "İbda", mühürü basan el ise Büyük Doğu mimarı."

Baran Dergisi