27 Haziran 1976’da, Paris Toullier Caddesi’ndeki çatışmadan tam bir sene sonra, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi komandolarının Che Guevera Güçlerinden yoldaşlarımız, Air France’ın 139 sayılı İsrail’den Fransa’ya gerçekleşen uçuşunda uçak Atina’da durduğunda kontrolü ele aldı. Filistin davasının destekçisi olan Uganda Devlet Başkanı Idi Amin Dada tarafından kabul edildiler. Fakat Uganda’daki havaalanının ve Air France’ın müdürü İsrail ajanıydı. Bu içerideki ajanların İsrail’e olan yardımlarıyla hadisenin neticesinde yoldaşımız olan bütün komandolar öldürüldü.

Bu hadisenin ardından Idi Amin Dada çeşitli sebeplerle sürgüne gönderildi. Onun sürgün edilmesinden birkaç yıl sonra yerine Yoweri Museveni’yi getirdiler ve 35 senedir iktidarda. Idi Amin Dada ise uzun süre kaldığı Suudi Arabistan’da, Suudların kontrolü altında hayatını kaybetti. Bu enteresan bir vaziyet. Çünkü Suudi Arabistan’ın kimlerle çalıştığını iyi biliyoruz. İnsanlığın düşmanı olan emperyalist ABD ve Siyonist İsrail ile birlikte çalışan bir devlet Suudi Arabistan. Fakat İsrail’in ve ABD’nin düşmanı olan Dada’nın ölene kadar orada mülteci olarak kalmasını kabul ettiler. Museveni ise Dada’yı ülkesine kabul etmezken Suudi Arabistan’da kontrol altında ölmesine müsaade etti. Dada belki demokrat değildi; fakat ajan da değildi. Libya’ya saldırmayı hep reddetti.

Musevini ise yozlaşmış ve kirli bir adam. Kendisine karşı birtakım protestolar düzenleniyor. Elbette protesto her yerde olabilir. Fakat onun 35 sene boyunca iktidarda kalabilmesinin sebebi ABD’nin arkasında durması. ABD ile Musevini’nin Uganda’sı arasında askerî güvenlik ve iş birliği anlaşmaları vardı.

35 yıldır iktidarda olan Museveni artık büyük bir sorun hâline geldi. Amerika onla yakın ilişkiye sahip, bu sebeple 35 yıldır iktidarda olmasına rağmen hiçbir itiraz dile getirilmiyordu. Bu seçimlerde de muhalefet baskı altına alındı. Seçimlerde hile olduğunu iddia ediliyor. 35 yıldır iktidarda olması sebebiyle elbette tekrar seçilmesi şüphelere sebep oluyor. Bazı ülkelerde yapılan seçimlerle alakalı birçok manipülasyon yapılıyor; fakat Uganda seçimleriyle alakalı bir ses yok.

Venezüella’yı düşünelim. Venezüella’ya karşı bir saldırı var. Venezüella’yı boykot ediyorlar, saldırıyorlar, her hafta operasyon çekiyorlar, suikastlar düzenliyorlar. Harika bir hükümet olmasa da Venezüella’nın devrimci iktidarı legal, seçilmiş. Buna rağmen bir boykota maruz kalıyor. Sürekli demokrasiden, insan haklarından filan bahseden emperyalist düşmanlar işine gelmeyen kimsenin iktidarını tanımıyor.

ABD diğer ülkelerde seçim sonuçlarına itirazlar ederken kendi ülkelerinde de Trump seçimleri yenilemek için çaba sarfetti. Trump seçimi kendisinin kazandığını düşünüyor ve bunun kabul edilmesini istiyor. Fakat zaten ilk seçildiğinde de rakibinden daha az oy alarak seçilmişti. Buna rağmen sistemin sorunlarından dolayı başkan olmuştu. Bu seçimlerin neticesini kabul etmeyip değiştirmeye çalışmasının neticesi ise kongre baskını oldu.

Musevini’ye dönersek, kendisi her türlü korkunç şeyi yapıyor. 35 yıldır iktidarda olan kirli bir adam; fakat ona karşı bir faaliyet yürütülmezken birtakım hataları olsa da Venezüella tarihinin gördüğü en iyi hükümet olan mevcut hükümete gerçek bir ekonomik savaş açıldı. Belki birçok ülke buna direnemezdi; fakat Venezüella direniyor. Ülkemle gurur duyuyorum ve en kısa zamanda memleketime dönmek istiyorum. Tecrübelerimi Venezüella’nın faydasına tavsiyelere dönüştürebilmeyi arzu ediyorum. Gördüğüm bir takım hayatî hatalar var, onların düzeltilmesi gerekiyor. Sağıyla ve soluyla tüm Venezüellalıların Bolivarcı devrimi desteklemesi zarurîdir. Hatalar düzeltilirse böyle bir manzara ortaya çıkacaktır. Aksi takdirde yeni bir yönetim ile karşı karşıya kalırız ve bu yönetimde liderin Chavez gibi biri mi yoksa Museveni gibi biri mi olacağını kimse bilemez. Bu emperyalistlerin ve Siyonistlerin, yani ABD’nin, İsrail’in ve Avrupa Birliği’nin işlerine gelmeyen yönetimleri değiştirmek için her zaman seyrettiği bir yoldur.

Enteresan bir şekilde Venezüella’nın politikalarına en çok karşı çıkan ülke Norveç Krallığı’dır. Norveç Krallığı Avrupa Birliği’ne girmeyi kabul etmeyen bir ülke ve krallık olması sebebiyle Venezüella’nın politikalarına karşı çıkıyor.

Kimse önümüzdeki günlerde neler olacağını bilmiyor, karmaşık bir süreçten geçiyoruz. Fakat ben dürüst insanların galip geleceğine inanıyorum. Başkan Erdoğan’a güveniyorum. Türkiye, azınlıklarla alakalı tüm sorunlarını çözecektir ve tüm bölge halkları arasında barışı sağlayacaktır. Buna Ermeniler de dahil. Çünkü Ermeniler ile Türkler 1915 tehcirine kadar birlikte yaşamış iki millettir. Tarihi değiştiremezsiniz; fakat yanlışları doğruya dönüştürebilirsiniz.

Kendisini gizlemeyi beceren bir Yahudi mezhebi, büyük Türk devletinin kuyusunu kazdı. Ülke içerisinde Rum ve Ermenilere, yani Hıristiyan ahaliye karşı yapılanlarla bu Yahudi mezhebinin dahli bulunuyor.

Emperyalist ve Siyonistlere karşı savaşan tüm gönüldaşlarımıza selam ve saygılarımızı gönderelim. Bu vesileyle Siyonistlere karşı mücadelede destek olan Idi Amin Dada’yı da saygıyla yad etmiş olalım.

Allahü Ekber! - 16.01.2021

Baran Dergisi 732.Sayı