Arap ülkelerini sarsan devrim dalgasında Türki­ye rol-model olarak gösteriliyor.
Türkiye'nin rol modelliği iki tarafı keskin bıçak gibidir. Madalyonun iki yüzü var hesabı, hayır da çıkar şer de çıkar. Şu anki rejim batıcı yani şerre misaldir. Baştaki muhafazakâr-demokrat partiye bakmayın, rejim şer rejimidir. İktidar partisi de ku­zu postunda kurttur.
Türkiye İslâm ülkelerine ne bakımdan rol mo­del?
Amerika ve Batının istediği rol-model Türki­ye'nin batılılaşmış ve bu manada İslâm ülkelerine model olan demokratik bir rejimdir. Başınızdaki diktatörleri devirin ama İslâm'a gitmeyin, Türkiye gibi ılımlı laik-ılımlı İslâm olun, diyor Amerika di­ğer Arap ülkelerine.
Müslümanların istediği ise Türkiye'nin İslâm aleminin başı olması, hilafetin son merkezinin tari­hi rolüne bürünmesidir. İslâm aleminin emperyaliz­me karşı ayaklanması, dünyada tekrar adaletin ha­kim olmasıdır. Bütün bu çatırdı-patırdılar bunun ayak sesleridir. Türkiye kritik bir kavşak noktasında durmaktadır. Büyük Doğu modeli, kavşak nok­tasındaki Türkiye'nin bu tarihî ve insanî kimliği içindir, bunun sistemi, stratejisi, siyaseti ve aksiyo­nu içindir. Türk ve Kürt önce kendini kurtaracak ki, başkalarına şifa ve örnek olsun.
Batı taklitçiliğiyle Türkiye İslâm alemine ne ka­dar örnek olabilir?
Tunus ve Mısır devrimlerinden sonra o ülkelere Türkiye'deki batıcı ve demokratik rejim örnek ola­rak gösteriliyor.
Son 60 yıldır Türkiye'de yürütüldüğü haliyle demokrasi, bizim gibi ülkelere biçilen batıcı ve işbirlikçi bir yönetim şeklidir ve ne bize ne bizim gi­bi ülkelere şifa değildir.
Türkiye'de demokratik rejim tıkırında mı?
Her on senede bir darbelerle ve hala tartışılan darbe teşebbüsleriyle geçen bir rejimin istiklalinden ve kurtarıcılığından bahsetmek mümkün mü­dür?
Bizdeki demokratik rejim bağımsız mı?
Bizdeki demokratik rejim gerçekten demokratik mi?
Bu nasıl demokratik rejim ki halkının %80-90'ı Amerikan düşmanı fakat ülkemizde Amerikan üs­leri her yerdedir ve Amerikan politikaları yürütül­mektedir.
Bu nasıl demokratik rejim ki, kendi insanının özgürlükleri bile Batı ve Amerika'dan onaylanmakta, örneğin İslâm referans alınamamaktadır. Batıcı-seküler hukuk ve eğitim halkın inançlarına rağmen sürmektedir.
Bu nasıl demokratik rejim ki, 4-5 adamın elin­de ekonomi? Sütü de yağı da her şeyi de onlar kontrol ediyor. Mesela: Domates üreticileriyle kavga ediyorlar ve "salçayı İspanyadan getiririm" diye tehdit ediyor ve getiriyorlar da. Besicilik yapanlar­la eti ithal edenler de aynı adamlar, mesela Koç gi­bi. Seçim masraflarını da onlar karşılıyorlar. Baş­bakanın onlara serzenişi hak ve adalet duygusun­dan değil, biz sizi besliyoruz sizde bizi referan­dumda, seçimlerde destekleyin manasınadır. Yani hem Tüsiad’ı memnun etti AKP hükümeti, hem de re­ferandumda istediği desteği alamadı. Kimse de sormuyor kuzu postuna bürünen kaşar kurt AKP'ye "sen niye Tüsiad'ı besledin?" diye. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını niye 4-5 adama yedirdin de şimdi referandumda seni desteklemediler diye serzenişte bulunuyorsun? Hem halkın parasını yediriyorsun hem keriz durumuna düşüyorsun. Vatandaşa da Tüsiaddan şikayet ederek yine puan toplamayı başarı­yorsun. Kuzu postuna bürünmeyi çok iyi beceriyor AKP. Nedense hep dört ayak üzerine düşüyor.
Burada bir hususu belirtelim. Türkiye'deki re­jim çok iyi gidiyor, tıkırında, demokratik rejim ortada, darbeciler yargılanıyor vs. zannediliyor ve ayaklanma içindeki İslâm ülkelerine de İslâm'a gitmeyip Türkiye gibi Batıcı olun deniyor. Hem Batı­cı hem Müslüman olunabileceği AKP üzerinden gösteriliyor ve bu arada Türkiye'deki rejimde örnek gösteriliyor.
Tayyip Erdoğan, İslâmcı geçmişinin meyveleri­ni epey topladı ve karşısındaki CHP ve Ergenekon'un halk düşmanlıklarını ve çeteciliklerini kâr hanesine yazmayı bildi. Ve son derece pragmatist siyasetle, Türkiye lehine esen rüzgarla da ekonomi­yi yürütmeyi bildi. İşsizlik oranlarının yüksek olmasına rağmen bir şekilde sosyal yapıyı şu ana ka­dar korumayı başardı. Fakat bütün bunlar rejimin ve AKP'nin sağlam temellere oturduğunu göster­miyor. Bilakis AKP herhangi bir model önermiyor; siyasî, sosyal, ekonomik bir plan-projesi yoktur.
Bir rüzgar AKP'yi götürmekte ve CHP ve Ergenekon gibi yapıları tasfiye etmekte, fakat aynı rüzgar vakti saati gelince AKP'yi de siler veya AKP'yi ge­risine katar. Zaten şu ân AKP bu rüzgarın önünde değildir. Sadece bu rüzgardan faydalanmaktadır.
CHP, torba kanunu İngilizlerin isteği ile çıkartıldı derken, yine yabancıların isteği üzerine çıkarılan şeker kanununa ses çıkarmıyor. Torba kanunu büyük spor kulüpleri ve banka­cıların işine yarıyor, o arada vatandaşın da trafik cezası vs. affedilecek. Yani AKP, büyük sermaye çevreleri için kanun çıkarırken yine sureti haktan görünerek vatandaşı memnun etmiş oluyor. AKP'nin yaptığı bu ve CHP de aynı sistemin kuru­lu partisi. Şimdi her şey yolunda görülüyor, öyle mi?
Lafın kısası Türkiye için AKP iktidarı sağlam ve çok huzurlu, anarşi ve terör durmuş, ekonomik büyüme sağlanmış gibi görünse de kazın ayağı hiç öyle değildir ve toplum, tam tersi tecelli ve isyanlara gebedir. Her şey yerli yerince idi, kamuoyu yoklamaları iyi çıkıyordu gibi itirazların da bir hükmü olmaz. Muhakkak ki herkes plan yapıyor ve yapmaya devam edecektir, biz ve dışımızdakiler de plan yapıyordur muhakkak.
Hadiselerin sırrı en az mantığındadır. En büyük zulüm dönemlerinde isyan çıkmayıp sonra fırsatını ve vaktini bulduğu anda patlayıvereceği gibi (Tu­nus ve Mısır buna misaldir) her şey sütliman, her­kes işinde görülürken de birden patlamalar olabilir. Hiçbir sistemin garantisi yoktur, hele hızlı değişimler yaşanan çağımızda.
Aç tavuğun kendini tahıl ambarında görmesi durumuna düşmemek için varsayımdan öte şunu söylüyoruz:
Ruhî, ahlakî, siyasî, sosyal ve ekonomik olarak sistem sağlam değildir ve insanlar farklı gerekçe­lerle de olsa mutlu değildir. Bu da sosyal nizamın tesadüflerle ayakta durduğunu ve her an her şeyle­re yol açabileceğini göstermektedir.
 
 
Baran Dergisi 215. Sayı
24 Şubat 2011