İslâm, birtakım kimselerin yanlış anladığı gibi yalnızca cami içerisinde yaşanan bir din değildir. Yaratılan her bir ferdin bütün hayatına hükmeden ve kulların hayatını bir ahlâk düzeni içerisinde tertip etmesini emreden bir dine inanıyoruz. Öyle ki, inandığımız kitapta misafirlik âdâbından, savaş meydanına kadar hayatın bütününe dair pek çok ahlâkî mesele bulunuyor. Ayrıca Resûl-ü Ekrem’in bize Allah tarafından “en güzel örnek” olarak gösterilmesi; İslâm’ın, bütün hayata hâkim olma davasında olduğunun delilidir.

Bu bağlamda velâ ve berâ kelimelerini inceleyelim:

Kitaplarda zaman zaman karşılaştığımız velâ ve berâ, Allah ve Resûl’üne inananların diğer insanlara karşı takınması gereken tavrı belirler. Sözlüğü açtığımız zaman velâ kelimesinin “sevmek, dost edinmek” berâ kelimesinin ise “uzak durmak, mesafeli olmak” gibi manalara geldiğini görürüz.

Istılah olarak da “Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek” olarak tanımlayabiliriz velâ ve berâyı… Mü’min bir kimse, günlük yaşantısında Allah için sevmeli, Allah için buğz etmelidir. Kısaca, insanlara karşı tutumunda kıstas olarak Allah rızasını benimsemeli.

Bütün bunlardan sonra bugünün ümmetindeki bazı kimselere bakıyoruz ki; kafiri, mü’min kardeşine tercih ederek cahilâne davranış sergileyenler var. Hatta onun da ötesine geçip Müslüman kimliğe sahip olduğu iddiasına rağmen Müslümanlara karşı sapkınlıkları savunan, onların yanında saf tutanlar var. Ezcümle, kafir gördüğü zaman gayet insancıl tavır takınan fakat ufak ihtilaflar yüzünden din kardeşine somurtkanlık yapanlar bulunuyor maalesef ki...

Bu hususu Kur’ân-ı Kerîm’e danışacak olursak, Rabbimizin şu kelâmına denk geleceğiz: “…müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar.”(1)

Bu ayet-i kerîme aynı zamanda bir iletişim konusudur. Sevgi ve nefret ölçülerini belirlemede Allah’ın kitabını ölçüt olarak kabul ettiğimiz takdirde insanlarla olan iletişimimizi daha iyi yerlere taşıyabiliriz. Allah ve Resûl’üne inananlar bu hususu unutmamalı, kafir ve mü’min karşısındaki duruşunu velâ ve berâyı göz önünde bulundurarak tanzim etmelidir. Şairin de bahsettiği gibi: “Müslüman yürekler bilirim daha; kızdı mı cehennem kesilir, sevdi mi cennet.”

*Mâide, 54

Baran Dergisi 735.Sayı