2001 Ekonomi Krizi MHP, ANAP, DSP’yi bitirdi, bundan istifade eden nevzuhur AKP yeni ümit olarak iktidara geldi. Amerikanın hazırladığı ve desteklediği bir plan olarak. Tayyip 4 aylık hapse girmeden önce de Amerikan Konsolosuyla bu işi ayarlamıştı. Zaten Amerikalılar Tayyip için, “bizim keşfimiz” diyor. Sahneye sürüldü şiir okuyan kahraman (!) olarak.
Amerikanın kendi ekonomik daralmasına karşı piyasaları dolara boğması ve yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesi. Yine bir ekonomik rüzgarı arkasına alan AKP, hem efendilerine hizmet ederken hem de bu şans vasıtasıyla enflasyonu ve dövizi düşürdü, TL’yi değerlendirdi, ekonomik büyümeyi de sürdürdü; fakat asıl mesele olan işsizlik arttı. Bütün bu olumlu tabloya bakıp ekonomimiz düzeliyor diye bir zehaba kapılmayın. Çünkü rüzgarla elde edilen olumlu göstergeler “Milli Kalkınma” ya işaret eden bir temellendirmeye yol açmadı.
 Esasında global ekonomiye bağlı AKP, bir işadamının tespitiyle “kökten dinci değil, kökten pazarcı” olarak “Milli Ekonomi” davası hiçbir zaman gütmedi. Bilakis bizi küresel sermayenin daha da kucağına itti. Bunu da bilinçli yaptı, hainlikleri burada.
Amerika tarafından kullanılma süresi sonlandırılıp yerleri AKP-Fethullah ekibiyle yer değiştiren Kemalist kanadın, 27 Nisan 2007 muhtırası da AKP’nin çok işine yaradı.
 Ekonomik rüzgarın arkasına mazlum ve madurluk rüzgarını da ekleyerek %47 oy ile iktidara geldi. Kemalist laik kesimin de Milli Ekonomi davası gütmediğini ve ülkeyi bu hale getirip Tayyibe bıraktıklarını belirtelim. Boynuz kulağı geçer, hesabı.
CHP ve ulusalcı kanadın kökten laik AKP’ye çok yaradı.
Büyüme hızı artıyor ama bu kimlere yarıyor? Belirli zengin azınlığa yansıyor büyüme. Halkın alım gücü düşüyor, istihdam geriye gidiyor. Bu nasıl büyüme? Onların cebi şişti, cüzdanları büyüdü, bize de bundan mutlu olmak düşüyor. Öyle ya, ekonomik büyüme sürüyor.
Enflasyonun da düşmesi böyle. Niye geniş halk kesimleri bundan istifade edemiyor? İşsizlik ve enflasyon mukayese edildiğinde işsizlik daha kötü bir şey. Mühim olan ikisini bir arada yürütebilmek ve yatırım meselelerini enflasyonla birlikte çözmek. Bazı sosyal iyileştirmelerle halka bir parmak bal çalınıyor ve bundan memnun olan kitleler var. Bu ekonomik darlıkta insanlara ilaç gibi geliyor tabii. Fakat darlığın sebebi de AKP. O kadar olumlu şartlara ve rüzgarı arkasına almasına rağmen tabana yayılacak bir ekonomik kalkınma söz konusu değil.
Kaynaklarımız yabancılara peşkeş çekilirken bazı iyileştirmelerle ağzımıza bir parmak bal çalınıyor.
Özelleştirmelerle satışlara devam ve borçlanma faiz yükü katlanarak sürüyor. Halkın geliri aynı kalıyor veya azalıyor. Bu mu ekonomik büyüme? Bu mu enflasyonun düşmesi? Bu mu YTL’nin değerlenmesi? Bu mu global güç olmak?
Amerikanın taşeronu ol, ondan istihbarat almadan askerini kımıldatama, onun izniyle K.Irak’a gir, dört senedir Iraktaki katliamlara lojistik destek vermeye devam et.
Milli gelirde büyük daralmalar var ve büyüme bazı gruplar ve kesimlere yarıyor. İstatistikler yanıltıcı. Sonunda bu iş patlayacak, bakalım nasıl olacak?
Rüzgar biraz tersine eserse AKP tepetaklak olacak. Bundan da madur ve mazlum edebiyatıyla çıkabilecek mi bilmem? Halkın ekmeğiyle oynanmayacağını biliyorum sadece.
Eğitimli ve genç nüfus işsiz.
Cari açık devam ediyor, başa bela olacak.
İthalat Türkiye milli gelirinin üçte biri. Bu rezalet demek. Ucuz dövizin faturası böyle çıkıyor. İhracatçı ucuz diye aramal ithal ediyor.
Eğitim ve sağlık sektörünün durumu içler acısı. Hangi programa göre yürüdüğü belli değil. Saldım çayıra, mevlam kayıra hesabı, vuran vuruyor, soyan soyuyor, mâdur olan oluyor!
“Kayıt dışı” büyük boyutlarda ve hükümet mücadele eder görünürken bu durumdan zımnen memnun. Çünkü birçok gayrimeşru iş meşrulaşıyor ve işsizliğe de biraz derman oluyor.
Sosyal devlet ve altyapı çalışmaları irticadan daha geride.
Hukuk devleti hergün ırzına geçile geçile paspasa döndü, ağlayanı kalmadı. Kimse hukuk derdinde değil, herkes kendine göre yontuyor. Altta kalanın canı çıksın.
Kıçımızı döndüğümüz (yüzümüz Batıda ya) Doğu ülkelerinden Hindistan’da, nüfusunun %41’inin orta sınıf düzeyine yükseleceği, yani aylık 4 bin ila 10 bin dolar arasında bir ücrete tâbi olabileceğinden bahsedilirken, bizim durumumuzu özetleyen ve aslında bizim cebimizi soyan şu vakaya bakın
100 milyon dolar yatırıp, 225 milyon dolar ile dört yıl sonunda Türkiye’yi terk eden Yunan emeklilik fonu, “şu Türkler ne kadar iyi” diye kazandığı paranın keyfini çıkarırken yerli sermaye ise, “vay anasına keşke biz götürseydik” derdinde ve götüren götürüyor. İktidardaki siyasetçiler, askerî ve sivil bürokrasi ve medya bu işten birlik halinde faydalanıyor.
İktidar ve medya koltuklarını işbirlikçiler işgal etmekte ve biz o kaşarlara sesimizi duyurmak derdinde değiliz. Gazeteci yazar Serdar Akinan, Baranın 59. sayısındaki röportajında AKP’nin ahlaksızlığını çok güzel ifade ediyor ve içeride milletin ayranını kabartırken öbür taraftan Amerika ile işbirliği yaparak dünyada Müslümanların kanına ortak olan AKP için şu tesbitte bulunuyor:
“Sen busun! Sen aslında Müslümanları öldüren küresel şebekenin yerli işbirlikçisisin!”
Türban mevzuunda da AKP’nin samimi olmadığı beş sene beklemesinden yasağın sınırlı kalkmasından da anlaşılabilir. Bir parmak bal hesabı çözüm; idare-i maslahatçılık ve samimiyetsizlik.
Türban Müslümanlara bir parmak hesabı, hainliklerini unutturma hesabı. Hesabının içinde, Amerikan politikalarını ve Amerika’yı da meşrulaştırmak da var.
Bizim lokmamızı yiyenlere karşı kenetlenebileceğimiz ve onların boğazında taş olabileceğimiz cesur yüreklilere seslenme ve onlarla birlikte olma ihtiyacındayız.
Türkiyenin Milli Ekonomi politikaları yoktur ve “uluslararası finans kapitalin” elinde oyuncaktır. Bu işe yıllardır seyirci kalan ve çok geç uyanan Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın “ekonomik güvenlik ve yabancı unsurların ekonomik manipülasyonları” gibi kavramları kullanması da yeterli değildir.
Çünkü 28 Şubatta batan bankaların hepsinde emekli generaller vardı ve 50 milyar dolardan bahsediliyor.
Çünkü TSK, Amerikaya karşı tavır alamaz.
Meydan, eryüreklileri bekliyor!           



Baran Dergisi 60. Sayı