İmamı Gazâli Hazretleri, “siyaset, beşeriyeti ıslah ile dünya ve ahirette selamete ulaştıracak doğru yolu gösterendir.” diyor ve “ sanatların en şereflisi siyasettir” tesbitini, hukukla alâkası içinde şöyle izah ediyor:
 “Ömrüme yemin ederim ki, Fıkıh ilmi (hukuk) dünya ile alâkalı olduğu kadar din ile de alâkalıdır. Lâkin din ile alakası, dünya vasıtasıyladır. Zira “Dünya ahiretin tarlasıdır”. Din, dünya ile tamamlanır. Din ile sultanlık (devlet idaresi) arkadaştır, ikizdir. Din, asıl (kök) dır, padişah (hükümet) onu korur. Kökü olmayan yıkılmaya mahkum olduğu gibi korunmayan temeller de yıkılır, yok olur. Mülkün tamamlanması ve korunması hükümetle mümkündür. Hükümetlerde mülkü korumak ve nizamı kurmak da fıkıhla halledilir.”
Bir organizmanın hayatını devam ettirmesi için yaptığı faaliyetler ne ise, siyaset de odur. İnsan, sosyal ve siyasî bir varlıktır ve İslâm, cemiyet dinidir. İslâm’ın sultanı, kumandanı yani siyasetçisi yoksa İslâm dahi cemiyet planında yok demekdir. Bu mevzu bu kadar mühim; onun için İmam-ı Gazali Hazretleri “sanatların en şereflisi” olarak,” dünya ve ahirette selâmete ulaştıracak yol olarak” siyaseti görüyor. Din ile siyaseti ikiz kabul ediyor.
Sistem ve bu sisteme bağlı siyasî şuur olmazsa, eşya ve hadiseler karşısında doğru tepki veremeyiz ve başkalarının boyunduruğuna gireriz, istemeyerek de olsa başkalarının siyasetinin bir argümanı, bir figüranı oluruz. İnsan, sosyal ve siyasî hadiseler içinde doğmaktadır ve sistemli siyasî anlayışı olmayan, başkalarının siyasetince değerlendirilecek malzeme hükmündedir.
İslâm siyasetinin şartlarını yerine getiren fikir ve aksiyon mihrakı kimdir? Fıkıh (anlayış) yani sistem şartını yerine getiren kimdir? Hayati öneme haiz bu soruları cevaplamaya çalışalım.
“Siyaset, fikri hayata geçirmenin manivelası ve sisteme bağlı bir şube” diyor İdeolocya ve İhtilâl adlı eserinde mütefekkir- fakîh Salih Mirzabeyoğlu. “Sisteme bağlı siyaset” deniyor ve sistem de ortaya konmuş: BD- İBDA İslâma muha-tap anlayışı... Demek ki, başıboş siyaset yok, önce bir sistem ve ondan hareketle siyaset, yani “sistemli hareket” sözkonusu. Fıkıh ve sultan şartı, sistem ve onun aksiyonu; fikirle fiili meczeden Salih Mirzabeyoğlu’nun şahsında.   Türkiyede İslâmcı mücadelenin sistemli siyaset ve hareketinin kurucusu Necip Fazıl’dır ve bunu sürdüren de Salih Mirzabeyoğlu’dur, bir dünya görüşü haysiyetiyle...
Hadiseler sürekli yeni ve İslâm düşmanları boş durmuyor, devamlı fikir ve siyaset üretiyor...Demek ki, İslâm siyaseti ve İslâm diyalektiği gerekiyor. Başı boş tepkiler değil, sisteme bağlı siyaset şart, sistemli siyaset ve sistemli taarruz. İşte BD- İBDA’nın doldurduğu hayatî öneme haiz boşluk, İslâm siyasetinin nasıl “ve niçin”i, İslâm siyasetinin yolu, yordamı. Zaten İslâmî bir şuurlanma da, siyasî anlayışın içinde doğar.
Hadiseler karşısında sistem tutarlılığına sahip bir dünya görüşüne göre tepki veremiyenler,  oradan buraya, buradan oraya sürüklenip dururlar, dün dediklerini bugün yalanlar, âdeta dansöz gibi kıvırırlar. Bunun sebebi şu tesbitte gizlidir: “İdeolojik eğitimin yokluğu, yeni şartlar karşısında yılgınlık ve karar-sızlık meydana getirir.” (İdeolocya ve İhtilâl... Salih Mirzabeyoğlu… İBDA Yay.)
Demek ki, bizim bahsettiğimiz siyaset, “ideolojik şuur” gereğidir, “doğru muhakeme” usulü gereğidir. Bu olduktan sonra sonuç doğru değilse bile düzeltilebilir. Fakat “yanlış muhakeme” tarzı ile sonuç doğru olsa bile, onda aslolan yanlışlıktır.
Din, “hayat nizamı” olduğuna ve uzaylılara değil yerküredekilere indiğine göre “din ve siyaset ayrıdır” veya “din ve dünya işleri ayrıdır” şeklindeki lâik  ve seküler değerlendirme-ler bizim dışımızdadır ve İslâma  hayat hakkı tanımamaktadır. Sisteme (dünya görüşüne) bağlı siyasî tavır alamamak da İslâma hayat hakkı tanımamaya yol açmaktadır. Bu husus da Müslümanlarca idrak edilmelidir. İBDA’nın siyasî tavrındaki tutarlılık, dünya görüşünden kaynaklanmaktadır. Dik duruşu da sağlayan, sisteme bağlı siyasî tavırdadır.


Baran Dergisi 3. Sayı