Gerçekler ‘karakutu’da... O halde kutuyu açalım da, kimilerine göre kötüyü, kimilerine göre iyiyi söyleyelim.
Rice’ın donduğu an... ABD kongresinde konuşan Dışişleri Bakanı Rice, üstü kapalı tehditle destek isterken, bir izleyici üzerinde “YALANI KES!”, yazan bir pankart açtı. Demokrat Parti’nin denetimine geçen Kongre’de felaket senaryoları ile Irak politikasına destek isteyen Rice, “başarısızlığa uğrarsak Kürtler ayrılmak ister. Türkiye ile sorun yaşanır” dedi.
Rice, bir dinleyicinin “YALANI KES!” pankartını görünce bir an durakladı. Rice konuşmasına devam ederken aynı kişi  bu sefer “HALA YALAN SÖYLÜYORSUN!” diyen bir pankart açtı.
Gelelim bizdeki yalanlara... Bir kere, 80 yıldır “Kurtuluş Savaşı’nda kurtulduk” yalanı ile yaşıyoruz. Nerede kurtulduk, fizikî özgürlük karşılığında batının kültürel esaretine girdik; iktisadî, siyasî, askerî vs. vesayetine girdik. Bunu da içimizdeki gönüllüler dışımızdakilerle anlaşarak yaptı ve 5 milyon kilometre karelik vatan 780.000 kilometre kareye indi; ve şimdi de “Kerkük, Kerkük!” ağlaşmaları yaşanıyor. Yalancı ABD’nin kuyrukluğunda yalancılık yaparak, yalandan ağlaşarak. Bir büyük siyasî yalan daha, güya stratejik müttefikiz ABD ile... Bir yalan daha “Aydınlanma” yalanı, 80 yıldır karanlığa gömüldük!.. Gerçek “Aydınlanma” İslâm’la  olur, “İslâma muhatap anlayış”la olur.
Boğazımıza kadar Batı ve ABD batağındayız! Anti-emperyalist  mücadele ise ancak mutlak Fikirle olur. Mutlak Fikrin (İslâm) muhatap anlayışı BD-İBDA ile olur.  “Değer” üretmek isteyen samimi insanlara duyurulur. Değer üretilmiş, hem de bu topraklardan, mütefekkir Necip Fazıl ve onun yetiştirdiği mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu tarafından, kuyrukçu olmak istemeyenlere duyurulur. Bütün sistemleri elekten geçiren BAŞYÜCELİK Modeli incelenmeli.
 Yalana teslim olmak istemeyenlere duyurulur. Hâkikat çevresinde  kenetlenmek isteyenlere duyurulur.
Üstad Necip Fazıl’ın Sakarya şiirine nisbet şiiri olan Yeşilırmak şiirinde Salih Mirzabeyoğlu’nun dediği gibi:  
 
Manasını öğrenmiş kurtuluş alayları
Hakikat çevresinde şehitlik adayları
Toplum nedir bilmişler inananlar elele
Sümüklüler kovulmuş ayıklanmış hergele
 
Gelelim ekonomiye;
Sömürge çarkı burada da tıkır tıkır işlemekte, hatta hükümet,  uluslar arası sömürü düzenine çok güzel uyum sağlamış vaziyette; işi de yüzsüzlüğe döküp “sermayenin dini imanı olmaz”, “kümeste mi yaşayalım?” saptırmasına başvurmaktadır. Yahudi sermayesinin  peşinde koşup da “dini, imanı ve vatanı” olmayan AKP hükümetidir. Kendileri yedi yıldızlı otellerde, yatlarda v.s. iş kaynatırken kümeslerde boğaz tokluğuna yaşayanlar da bu ülkenin insanlarıdır. İşsizliğin geldiği boyutlar meydanda, sanal enflasyon düşüklüğünün halka hiçbir faydası yok. Paradan altı sıfır atıldı, ama bir faydası olmadı, “milyon”, ciklet, çikolata parası olarak harcanıyor. Meyve–sebze fiyatları yüksek, pazardan fileyi doldurmak herkesin harcı değil. İktisadî düzen, askerî düzen kadar önemli aslında. Osmanlı bir yere yerleştiğinde askerî düzen gibi iktisadı da düzenlerdi, emeğin hakkını kuruşuna kadar korurdu.
2007 Bütçesi de AKP hükümetinin bizi soktuğu borç batağını göstermekte. Yatırımlara ayrılan payın on katı anapara ve faiz ödemelerine ayrılmakta, %8 enflasyon hesabı yapılarak (bu rakamın sanal olduğunu söylemiştik) içtimaî denge hep sabit gelirliler aleyhine bozulmakta, fakat hükümetin parayı elinde bulunduranlara sesi çıkmamakta.
Madem yalanlardan bahsediyoruz, ABD’nin Irak’a götürdüğü “Demokrasi” yalanından da bahsedelim. Meşhur yalanlardan sayılır...Ülkemizde de halkın %50’si parlamento da değil, meclisteki % 50 de tam temsil edilmiyor. Koskoca bir yalan seçimler, demokrasi vs. Halkın dışlanan kesimleri sadece ekonomik ve sosyal olarak değil, aynı zamanda dinî ve kültürel olarak da dışlanıyor... Kısaca, İBDA Mimarı’nın tespitiyle, 3000 imtiyazlı ailenin dediği oluyor Türkiye’de; Hukuk da bunun için, asker de bunun için, polis de bunlar için.
Sistemle halkın çatışması? Altta kalanın canı çıksın! Parası olan geçer, olmayan kalır. Gücü zayıfa yeten sistem ve sistemden beslenenlerin sistemi yaşatması. Birbiri peşinde kuyrukçuluk ve kemik kapma yarışı. Bütün bu yalanlar ve  ahlâksızlıklar sonucunda sistem iflas vaziyetinde ve ortalık yürünemeyecek hâlde. Biliyorsunuz Romanya Devlet Başkanı Çavusesku nasıl devrilmişti? Kendi organize ettiği mitingde konuşurken kalabalığın ortasında bir kadın içten gelen bir sesle “YALAN!” diye bağırmış ve bu ses topluluğa tercüman olmuş ve kitle Çavusesku aleyhine dönerek ihtilâl ateşlenmişti. Macar Başbakanı da “halka gece gündüz yalan söyledik” diye itirafta bulunmuş ve ortalık alevlenmişti.
İnsanların aidiyeti yok, geleceği de yok. Ne bir hayat görüşleri var, ne de hayattan beklentileri, günü birlik bir koşturmaca gidiyor, idealini ve heyecanını yitirmiş bir toplum. İçinde biraz din ve vicdan korkusu olmayanın ya da fırsatı bulanın yapmayacağı alçaklık yok! Popstar yarışmalarında gençler birbirini çiğniyor, okullar uyuşturucu bataklığında. Sistemi, önce sistem sahipleri tepelemiş, yalanlarla talanlarla. Türk Televizyonları için Arap dünyasında, en ağır küfür olarak biri birine kızdığında şunu söylüyormuş: “Ananı Türk Televizyonlarında görmüşler.”
Görüntülü olsun, yazılı olsun medyanın bıkmadan usanmadan her gün yalan görevini yerine getirdiği, fakat  işlerin içinden çıkılmaz bir hal aldığı ve olumsuzlukların zirveye ulaştığı bu  demler, yani 2007, İslâm devrimi ve yalanların devrilişi yılı olacak, “ezberler” bozulacak!
Yine Yeşilırmak şiirinden Salih Mirzabeyoğlu’nun müjdesini, 2007’ de gerçekleşmesi dileğiyle veriyoruz:
İnkilâba dayanmış saatler döne döne
Büyük Doğu bayrağı İBDA ile en öne




Baran Dergisi 2. Sayı