Hâfız Osman Efendi’nin öncüsü diyebileceğimiz Şeyh Hamdullah Efendi Osmanlı hat ekolünün kurucusudur. Amasya’nın Eslem Hatun (halk arasında İslam, bugün Dere) mahallesinde doğdu. Amasyalı Sarıkadızâdeler ailesinden ve Buhara’dan Amasya’ya göç etmiş erenlerden Sühreverdiyye şeyhi Mustafa Dede’nin oğludur. “Şeyh, ibnü’ş-şeyh, kıbletülküttâb, kutbülküttâb, şeyhürrâmiyân” unvanlarıyla tanınır. Kaynaklar onun 1440’lı yıllarda doğduğunu ifade eder.

Buhara Türklerinden olan babası Şeyh Mustafa Dede'nin yanında seyrü sülûkünü tamamlayarak hilafet aldı. Muhtemelen babasının sohbet meclislerinde tanıştığı Şehzade Bayezid'in dostluğunu kazandı, ona hat hocalığı yaptı ve icâzetnâme verdi. Dayısı meşhur hattat Cemâl Amâsî'nin kızıyla evlendi ve bir kızı bir oğlu oldu. Oğlu büyük hattat Mustafa Dede’dir. ll. Bayezid tahta çıkınca onun daveti üzerine ailesiyle birlikte İstanbul'a gitti. Sarayda kâtip ve hizmetlilere muallim olarak görevlendirilen Şeyh Hamdullah'a mushaf yazması için Harem Dairesi civarında ve Edirne Sarayı'nda bir meşkhâne, arpalık olarak da Üsküdar'da iki köy tahsis edildi; bir köyün geliri de mührezenlerine verildi.

Şeyh Hamdullah en güzel eserlerini sarayda görevlendirildikten sonra vermeye başladı; bundan sonra eserlerinin ketebesinde "Katibü's-Sultân Bayezid Hân" unvanını kullandı. ll. Bayezid'in vefatından sonra sekiz yıl süreyle inzivaya çekildi. I. Selim dönemini talebe yetiştirerek ve müridlerini irşâd ederek geçirdi. Sultân Süleymân’ın Şeyh Hamdullah'ı saraya davet ederek hürmet gösterdiği ve kendisi için bir mushaf yazmasını istediği, ancak hattatın yaşlandığını ileri sürerek Muhyiddin Amâsi'yi tavsiye ettiği bunun üzerine Kanuni'nin ona bir samur kürk giydirip hayır duasını aldığı bilinmektedir. Şeyh Hamdullah'ın bu hadiseden birkaç ay sonra vefat ettiğini söyleyen Müstakimzâde vefatına şu beyti tarih düşürmüştür: "Şeyh Hamdullah olup küttaba kıble pîr-i hat / Rihletinde dil dedi târîhini dayf-i ilâh"

Okçulukta menzil sahibi, iyi bir yüzücü ve avcı olmasıyla da tanınan Şeyh Hamdullah hakkındaki birçok değerli menkıbe ile eski kaynaklarda zikredilir.

Şeyh Hamdullah, Sultân Bayezid’in isteği üzerine bir yazı erba’ini çıkararak, Yâkût ekolünden neş’et eden ve yeni bir Osmanlı üslûbunu şekillendiren çığırı açmıştır. Bunu II. Bayezid’in saray hazinesinden verdiği Yâkût’a aid murakkaları kendisine rehber edinerek yapmıştır. Yâkût’un hattına artık bir ilâve ve ıslahatın mümkün olamayacağını söylemiş olması ve onun tavrındaki en ince yazı husûsiyetlerini tebarüz ettirmesi, bu yeni üslûbu tanımamız ve anlamamız bakımından önemlidir.

Aklam-ı sitte (muhakkak-reyhânî, sülüs-nesih, tevkî’-rıkâ’) yazılarının tamamında bilhassa kalem hakkına bağlı estetik değerler dairesinde bir yenilik kaim olmuş, Türk Hat Sanatının anasırını teşkil etmiş ve 19. asra kadar sâbit olmuştur. Şeyh’in Osmanlı topraklarına yayılan bu üslûbu, Aklam-ı Sitte hattatlarının her yüzyılda benimseyip örnek aldığı yegâne yol halini almıştır.

Tesbit olunan 47 mushaf-ı şerîf, çokça en’âm, cüz, duâ mecmûası ile, sayısız kıt’a ve meşk murakkaatı dünya müzelerinde ve kütüphânelerinde mahfûzdur. Husûsî koleksiyonlarda da baş tâcı edilen Şeyh Hamdullah’ın âsârı sayısızdır. Celi sülüs ile yazdığı kitâbeleri Amasya, İstanbul ve Edirne’de II. Bayezid devri eserlerinde bulunmaktadır.

Şeyh Hamdullah ile başlayan Türk üslûbu beş asır içinde farklı tavırlara bürünmüştür. Osmanlı hattatları Şeyh üslûbundan neşet eden tavırları, zaman içinde şekillenmiş olan silsilelerle takip etmişlerdir. 17. asırda bu tavır kolları Hâfız Osman Efendi ile durulmuş ve Şeyh tavırlarından sadece bir tanesinin hâkim olduğu bir vadi açılmıştır. Hâfız Osman’a Şeyh-i Sânî denilmesi işte bu sebeptendir. Binaenaleyh Türk Hat Sanatı içinde yeni bir ekolden bahsedilemez. Tamamı Şeyh’in üslûbu içinde oluşmuş ve çeşitlenmiştir.

Hazırlayan: Abdulkerim Kiracı

Kaynak: Nurullah Özdem. "Şeyh Hamdullah" İDA; Muhittin Serin. Şeyh Hamdullah. İstanbul: Kubbealtı Vakfı, 1992; Hamdullah Efendi, Şeyh DİA.