İran’cı tevhid ve yeryüzü dergileri hakiki islam şehidlerini şii şehid diye tanıtarak şehidleri istismar etmektedirler. 1987 yılında Ankara mamak Askeri cezaevinde şehid edilen Hüseyin Kurumahmudoğlu’na bu şii taife sahip çıkıp şii şehid diye tanıtarak hakkında geceler düzenlemektedirler.

Hüseyin Kurumahmudoğlu baştan sona kadar Ehl-i Sünnet yoluna bağlı bir kardeşimiz olup, ülkücülerle islami bazı noksanları zindanda daha iyi idrak edip ibadetlere kendini vermiş biri idi. Devamlı Kuran okuyup, namazını eda ederdi. Yine ibadetinde iken sarığını zorla çıkarmaya kalkan askerlerin dipçik darbelerine maruz kalır. Ve bu yolda şehid olur.

Şii tevhid dergisi Şehidi “İrancı” olarak sunuyor. “İrancı olmakla suçlanırdı” diyerek, Şii yeryüzü dergisi de “Hüseyni kıyamın da ki geleneğe adını yazdıran Hüseyin Kurumahmudoğlu”’ndan bahsediyor. “Hizbullah direnişi ve sabrı şehadet ile sonuçlanıyor” diye ilave ediyor.

Şehid Hüseyin Kurumahmudoğlu’nun birçok akrabasıyla görüştük. Kardeşi Hazen Kurumahmudoğlu bize şehid hakkında şunları söyledi. “Hüseyin müslüman bir aileden yetişmiş bir kişiydi. Sünni terbiye üzerine büyüdüğü gibi şehadetine kadarda sünni idi. Onun başka bir yollarla ilgisi yoktu. Böyle bir şey olsa onunla her zaman hapiste görüştüğüm için bana söylerdi. Hizbullahilikle onun ilgisi yoktur.”

Acaba bu şii taife yalnız Hüseyin Kurumahmudoğlu’nu mu istismar ediyorlar. Onunla yetinmeyip 1979 yılında şehid edilen rahmetli Metin Yüksel’ide istismar etmeye çalışıyorlar. Ve Metin’i “Hizbullahi lider” diye tanıtıyorlar. Dergimizin Yayın kurulunun çoğu rahmetli Metin Yüksel’i çok yakından tanımaktaydılar. İstanbul Akıncıların il yönetiminde çalışırken Metin, Fatih şubesinin başkanlığını yapmaktaydı. Kendisiyle çok yakın bereberliklerimiz olmuştur. O zamanlar 1979 yılında İran’da Şah’a karşı yapılan İslami kaynaklı olduğuna inandığımız halk hareketini hepimiz destekledik. Ama şii olmadık. Metin Yüksel’de bu tavrından dolayı Hizbullahi-Şii oluyorsa haşa biz de şii olmamız gerekir. Bu tamamen şehid istismarıdır. Hem de Allah için canını verenlerin mezarda kemiklerini sızlatacak bir hayasızlıkla yapılan istismardır.

Bu şii taifenin istismar ettiği bir üçüncü şehid Şeyh Said’dir. Şii tevhid dergisi “Kürtlere mahsus bir devlet iddiasında bulunmak islama ve Müslümanlara ihanettir.” diye eski sayılarında yazarken, 18. sayılarında şeyh Said’i kapak yapmaktadırlar. İrancı yeryüzü dergisi de 7. sayılarında “Hüseyni Kıyamın Şeyh Said’cesi” diyerek Şeyh Saidi şii şehidlerden göstermektedir. Bilindiği gibi “Hüseyni inkılap, Hüseyni kıyam, Hizbullahi” kelimeleri şii hareketlerini tanımlamak için şiilerin kullandığı ifadelerdir. Sünni bir kürt lider olan şeyh Said, Osmanlının yıkılması üzerine kurulan M. Kemal rejimine Allah için isyan etmiş bir islam kahramanı idi. İsyan gerekçelerinden biri de M. Kemal’in islam halifeliğini kaldırmasını gösteriyordu. Bilindiği gibi şii Caferilere göre 12 imama biat etmeyen 3 Raşit Halife, Emeviler, Abbasiler, Selçuklularla ve Osmanlılar gasıp şiilerce gasıp halife kabul edilen Osmanlı Hilafetini kaldırdığı için M. Kemal isyan etmiş ve şehid olmuştu. Bu durumda “Hüseyni Kıyam”’la yani Şiilikle Şeyh Said’in bir ilgisi zaten hiç yoktur.

Toplantılarında bol bol “şehid Hüseyin, Ya Hüseyin, Vay Hüseyin” diye şehidlik şerbetleri içilmesine rağmen şehid verememenin sıkıntısını çeken bu şii taife, şehidlik şuuru ile toplantılarda şehadet şerbeti içmenin ayrı şeyler olduğunu anlamalı ve hakiki islam şehidlerini kendi sapık ve bidat görüşlerine yamamaktan ve istismardan vazgeçmelidir.

AYLIK TARAF DERGİSİ – SAYI: 6 - 1 AĞUSTOS 1991

Gözden geçirilme tarihi: Mayıs 2014