4 Ekim 2006’da Julian Assange ve Daniel Domscheit-Berg tarafından Wikileaks (sızıntı) isimli bir site kurulur. Yayına başlamasından dört yıl sonra 29 Kasım 2010'da yayımladığı diplomatik belgelerle dünya çapında ses getiren, kaynaklarının gizliliğini koruyarak hükümetlerin ve diğer organizasyonların hassas belgelerini ortaya çıkaran bu sitede, ABD’deki tüm yolsuzluklar teker teker ortaya çıkarılır. Diğer taraftan Amerika’nın kirli tezgahları ve Ortadoğu’da yaptığı katliamlar da bir bir ifşa edilmiştir. İşledikleri savaş suçlarının kamuoyunda infiale sebep olmasından mütevellit üst düzey devlet adamlarının hedefi haline gelirler.

Wikileaks, artık dünya çapında duyulmuş ve meşhur olmuştur. Her türlü belge de ellerine ulaşmaktadır. Ortaklardan Julian, ellerine geçen binlerce belgeyi bir gün kontrol etmeden yayımlamaya karar verir. Yani ülkede dönen tüm dolapları ifşa edecektir.

Julian, belgelerin yayımlanmasıyla, özgürlüğün sadece Amerika’nın elinde olmadığını, adaletin ve insan haklarının önüne geçen her türlü kötü uygulamanın ifşa edilmesi gerektiğini savunurken; ortağı Daniel, haberin ahlâkî kriterleri olması gerektiğini ve hukukî olarak bu belgeleri yayımlamanın doğru olmadığını savunur. Yani ABD, Wikileaks’in belgeleri yayımlamasından korkarken, Julian’ın ortağı Daniel de ABD’den korkarak, ABD’nin sivilleri katletmesinin, dünyayı sömürmesinin ve adaleti ayaklar altına almasının üzerini “belgeleri sızdırmak ahlâkî değil” söylemi ile örtmeye çalışır. Ve Julian ile Daniel aralarında çıkan bu anlaşmazlık sonrası ayrılırlar. 

Wikileaks, bilim-kurgu filmleri çeken Bill Condon’un yönetmenliğinde çekilmiş güzel bir film. Filmin türü, biyografik, dram ve gerilim olarak nitelendirilebilir. Hollywood yapımı filmde, Amerika’nın kendi çıkarları için her türlü algı operasyonunu yaptığını ve bu politik savaş arenasında savaşı istediği şekilde yönlendirebileceğini düşündüğüne vurgu yapılıyor. Fakat Julian eliyle bu oyun bozuluyor. ABD’nin üst düzey yöneticileri, Wikileaks’ın önüne geçilemeyeceğini fark edince Wikileaks’ı oy birliğiyle kapatmaya ve Julian’ı Rusya’ya sürmeye karar verir. Rusya’da ise bir kumpas neticesinde tacizle suçlanarak hapsedilir.

Filmin sonunda bize sunulan şey ise “eğer mücadele etmezsek kimse size gerçeği anlatmayacak” olur. Bu cümle Julian’ın filmde geçen sözleri. Demek istiyor ki, mücadele eden birileri olmazsa bu düzen bizi yanıltmaya, kandırmaya ve bu sayede kontrol altında tutmaya devam edecek. Filmde “gerçeğe giden yolu kimsenin engelleyemeyeceğini” söyleyen Julian, en ahlâklı muhabirin de tüm rejimleri devirebileceğini gösteriyor.

İzlediğimiz haberler de aynen bunun gibi; bizlere ne vermek istiyorlarsa onu alıyoruz. Burada Jean Baudrillard’ın “Simülakrlar ve Simülasyon” kitabında geçen şu bahsinden söz etmek istiyorum: Baudrillard, toplumda ve tarihî süreçte ağza alınmayan her şeyi televizyonda bulduğumuzu, görüntü ve ses üzerinden insan bilincini kontrol altına aldıklarını, bellekler ve tarih nasıl yok edilmeye çalışılmışsa televizyonun da aynı şekilde insanı ve toplumu katletmeye ve yok etmeye programlanmış olduğunu söyler. Bir filmde katliamı gösterirken aslında yeni bir katliam da gerçekleştirdiklerini belirtir Baudrillard. Buna da “Bir gerçeklik olarak algılanmak isteyen görünüm” adını verir, yani “Simülakr” der. Olmayan şeyi olmuş gibi yahut sahte olan bir şeyi gerçekmiş gibi göstermeye çalışmak... “Başkan’ın Adamları” filminde olduğu gibi; Başkan'a yapılan skandala karşı Başkan, adamlarıyla gerçekleştirdiği kurgusal savaş sayesinde seçimleri kazanmıştır. Medya üzerinden yapılan kurgu, toplumda gerçek olarak algılanıp işlerin tersine dönmesine sebep olmaktadır.

Bir topluma istediğini yaptırmanın en kolay yollarından biridir; kamuoyu algısını yönetmek. Yani birilerini kirleterek hamle yapmak... Aklınıza 28 Şubat gelsin; Müslümanlara yönelik yapılan birçok operasyona Müslümanlar da hizmet etmiştir, bilinçli yahut bilinçsiz. Aynı şekilde Saddam’ı katil ilan edip Amerika’nın eline vermek, Humeyni’yi ise devrimci göstererek baş tacı etmek... Ne garip değil mi? Önce size gerçeği gösterip sonra o gerçek üzerinden aldatmak… Amerika’nın Irak’ta katliam yaptığı halde Irak’a hükmedememesi ve medya üzerinden bizlere savaşı kazanmış gibi göstermeleri de gerçekleştirdikleri algının bir parçası. 28 Şubat’ta birçok şey oldu; ama sorarsanız topluma, sizlere çok şey söyleyemeyeceklerdir. “Arap Baharı” dedikleri, “Mezhep çatışması” dedikleri de bu... Algı oluşturmak ve zihinlerle oynamak… Wikileaks filminde olduğu gibi…

Amerika “Wikileaks”ı kapattırarak ve Julian’ı hapsettirerek “her şeyi biz istediğimiz gibi yaparız” şeklinde göstermeye çalışsa da; lağım borusu patlamıştır ve Batı bunun önünü alamaz olmuştur. 

Ayrıca filmde, dehşetvari teknoloji, insan zihnini bir çöp tenekesine dönüştürerek, şahsiyeti olan bir fert olmak yerine kapitalizm için çalışan bir makineye çeviriyor ve bilginin çok rahat kötüye kullanılabileceğini gösteriyor. 

Daniel Domscheit-Berg'in kendi kaleme aldığı kitabından uyarlanan bu filmin ardından “Başkan’ın Adamları” filmi de iyi gider. Bilinçli seyirler.


Baran Dergisi 421. Sayısı