2012 yılı vesilesiyle kısa bir değerlendirme yaparken maksadımız kehanet değil, muhasebe ve muhakemedir.
Hadiselerin akışı ve hadiselere yön verebilmek? Derdimiz, bu olmalı…
Askerî ve siyasî cephe faaliyetleri? İslâm’da kılıç ve kalem ehlinin hiçbirinden vazgeçilemez. Belirlenen değil, belirleyen olmak; münfail değil, fail olmak, mahkum değil, asil olmak.
“Ne ekersen onu biçersin” hesabı, mümin için ahretini kazanacağı bu dünya çok önemli: 2012’ye ve sonrasına ne yatırım yaptı isek onların hasadını yapabiliriz.
Ahir zamanda zaman hızlandı; dünya hızlı değişimler geçiriyor. Dünyada kutuplar değişti; ABD’nin yenidünya düzeni ise yapay değişimlerle dünyadaki hızlı değişimlere ayak uydurmaya çalışıyor. Aslında egemen güç ABD hadiselerin arkasında; her ne kadar fizikî üstünlüğü korusa bile, ABD, ruhî ve psikolojik üstünlüğünü yitirmiş durumda; planlar yapıp, darbeler yapsa ve ülkeleri işgal etse bile.
Ortadoğu’ya düzen verilemiyor ve İsrail olduğu müddetçe de bu mümkün görülmüyor. ABD’nin asıl hesabı ise İsrail’in güvenliğidir. Bu da ABD’nin Ortadoğu’da kontrolü sağlayamaması demektir.
İslâm ülkelerinde işbirlikçi yönetimler sorunu olduğu gibi İslâmcı örgütlerin de fikir ve metod eksikliği sorunu vardır. Birinci sorun hainlere karşı iken, ikinci sorunu Müslümanların kendi aralarında arayış sancısı olarak görebiliriz. Ve İslam ülkelerindeki asıl sorunu model eksikliği olarak ifade ediyoruz. BD-İBDA dünya görüşünün bu meseleyi çözdüğünü ve bunun kadrosunu yoğurmak üzerinde dünyada da ilk örnek olduğunu, Tatbik Fikri olarak İslâm âleminin ihtiyacı olduğunu vurgulamalıyız. İsterse bu geç idrak edilsin, isterse tez idrak edilsin, fark etmez.
Yarın, bugünün hakkını verenlerin olacaktır. 2012’yi de bu açıdan değerlendiriyoruz. Fikri, siyasî ve askerî çizgimiz, hadiseleri istismar ve tasarruf altına almamızı bizden ister.
Tatbik Fikri ve projesi olanlar hadiseler karşısında sürüklenmezler. Çünkü nereden geldiğini bilenler nereye gideceğini de bilir.
2012’de Batı’da ve dünyada ekonomik olarak büyük bir durgunluk bekleniyor. Böyle bir Avrupa’nın kimse peşine takılmak istemez.
2012’de yepyeni akımlarla karşılaşabiliriz. Bütün dezenformasyona rağmen anlayışlarda devrim çapında değişiklikler olmakta ve kıtalar çapında yayılmaktadır.
İnsanlar bir şey arıyor ama ne aradığını bilmiyor. 2012 ve onun peşinden bu arayışının mihrakını bulacağını ümit ediyorum. Ümidin aksiyonla el ele olması gerektiğini, yoksa kuru ümidin ham hayal ve romantizmden öte bir mânâ taşımadığını da vurgulayalım.
Dünyada dengelerin alt-üst olacağını ve dünyanın vechesinin değişeceğini herkes hissediyor. Ama, “kimler hazırlıklı ve neler öneriyorlar” suallerini sormamız gerek. Ve bizim bu suallere verecek cevabımız olmalı.
Kısa dönem planlarını saymasak Türkiye’nin çağına yönelik biz vizyonu yok, toplumsal projesi yok. Anayasa tartışmaları da mihraksız ve büyük değişimlerden habersiz. Yeni anayasa hangi kültürün, hangi muhasebenin, hangi sistemin anayasası olacak? Her anayasanın arkasında bir kültür vardır. Batı sistemi dünyada çökerken Batıcı değerlerle bize anayasa hazırlatmak ne mânâya gelir? Yerli otomotiv yapmayla da olacak işler değil bunlar. Necip Fazıl, “Bir toplum ideolojisini üretebildiği ölçüde teknolojisini üretir” demiş ve ideoloji açısından gerekeni yapmıştı, Necip Fazıl’ın şahidi Salih Mirzabeyoğlu da aynı ideolojiyi yürütmüştür.
Fikir ortaya konmuş artık bunun topluma nakşı gerek. Mensuplarının bir kadro ve bir aksiyon adamı olarak her türlü silahı kullanarak fikrin iktidarını kurması, “İdeolocya ve İhtilal” şartı… Kurtuluş, hayalde ve dilek ve temenni ile değil, vakıa içinde ve kanlı-canlı olarak gerçekleşir. Ancak o zaman bir davanın inandırıcılığı olur.
Ekonomik sistemde de sömürü ve kul hakkı yenmesi var. Enflasyon, halkın cebinden çaktırmadan para araklamak değil mi? Cebimdeki para olduğu yerde eksiliyor, enflasyon zenginleri tarafından adeta emiliyor.
Ya faiz belası? Korkunç bir sömürü aracı. Senin parandan başkası para kazanıyor, hiçbir şey yapmadan kazanıyor. Senin dişinden-tırnağından biriktirdiklerinden başkası kat be kat nemalanıyor. Ve bu sistemli halde, devlet tarafından yapılıyor. Devletle büyük sermaye iç içe demek daha doğru. Sen faiz ekonomisi altında devamlı eziliyorsun. Sömürü çarkının çok önemli bir argümanı faiz. Hatta neredeyse olmazsa olmazı... Türkiye’de yılda 50 milyar lira bedelinde faiz ödenmektedir. Ne korkunç rakam! Bu para küçük ve orta gelir sınıfından çıkmakta ve faizci sınıfa akmaktadır. Sömürü düzeni devam ettiği müddetçe işsizlik de artar, gelir dağılımındaki uçurum da artar.
Yeniliğe ve yeni bir sisteme ihtiyaç her yerde kendini hissettiriyor ve artık dayatıyor. Siyasî, eğitim, kültürel, iktisadî, askerî vs. her sahada sistemden hareketle çözümler üreten kadrolar eliyle gerçekleşecektir İslâm yüzyılı.
Sisteme bağlı emeklerini ortaya koyacak kadrolar eliyle yeni yüzyılda yüzler gülecektir. Başıboşluğun ve dağınıklığın önüne geçildiği gibi birlikte sağlanacaktır ve emekler bir havuzda toplanarak nemalanacaktır.
Yılların birikimiyle ve acılarıyla gerçek mustaripler tarafından kurulan bu yapının, artık sürünmekten kurtulan Müslümanlar eliyle hızlı bir şekilde katlarının inşâ edileceğini ve İslâm yüzyılının değeceğini söyleyebiliriz.
Müslüman’a ve çağına yakışan da budur.
Müslüman sürünmez, emreder!

Aylık Dergisi 88. Sayı
Ocak 2012