Adaylık başvurusu süresinin sona ermesiyle Ağustos ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışacak isimler belli oldu. Cumhurbaşkanlığı seçiminin bu sefer neden halk tarafından gerçekleştirildiğini ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kısaca bir değerlendirelim istiyoruz. 

Cumhurbaşkanı

Türkiye Cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyeti devletinin başıdır. Bu mahiyetle Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Ulusu'nun birliğini temsil eder. Türk Anayasasının yerine getirilmesi ve devlet organlarının organize ve uyumlu iş yapabilmesini garanti eder. Görev ve yetkileri anayasanın 101. maddesinden 107. maddesine kadar belirtilmiştir. Cumhurbaşkanlığı 29 Ekim 1923'de resmi olarak kuruldu. Seçilen ilk T.C. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’dir. 28 Ağustos 2007'den bu yana ise Abdullah Gül 11. Cumhurbaşkanı olarak bu görevde bulunmaktadır. Cumhurbaşkanlarının resmî konutu Başkent Ankara'daki Çankaya Köşküdür.

Cumhurbaşkanının Görev ve Yetkileri

Anayasanın 104. maddesine göre görev ve yetkiler belirlenmiştir. Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Milleti'nin birliğini temsil eder; Anayasa'nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir. Bu amaçlarla Anayasa'nın ilgili maddelerinde gösterilen koşullara uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır:

Yasama ile ilgili olanlar

Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde açılış konuşmasını yapmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni gerektiğinde toplantıya çağırmak,

Yasaları yayımlamak,

Yasaları yeniden görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geri göndermek,

Anayasa değişikliklerine ilişkin yasaları gerekli gördüğü takdirde halk oyuna sunmak,

Yasaların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün, tümünün ya da belirli kurallarının anayasaya biçim ya da esas yönünden aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası açmak,

Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek,

Yürütme alanına ilişkin olanlar

Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek,

Başbakanın önerisi üzerine Bakanları atamak ve görevlerine son vermek,

Gerekli gördüğünde Bakanlar Kurulu'na Başkanlık etmek ya da Bakanlar Kurulu'nu Başkanlığı altında toplantıya çağırmak,

Yabancı devletlere Türk Devleti'nin temsilcilerini göndermek, Türkiye Cumhuriyeti'ne gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek,

Uluslararası antlaşmaları onaylamak ve yayımlamak,

Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Başkomutanı olması,

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kullanılmasına karar vermek,

Genelkurmay Başkanı'nı atamak,

Milli Güvenlik Kurulu'nu toplantıya çağırmak,

Milli Güvenlik Kurulu'na Başkanlık etmek,

Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim ya da olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak,

Kararnameleri imzalamak,

Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek ya da kaldırmak,

Devlet Denetleme Kurulu'nun üyelerini ve Başkanını atamak,

Devlet Denetleme Kurulu'na inceleme, araştırma ve denetleme yaptırmak,

Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek,

Üniversite rektörlerini seçmek,

Yargı ile ilgili olanlar

Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek.

Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasada ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır.

2007 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri

İktidar partisi dönemin Dışişleri Bakanı olan Kayseri milletvekili Abdullah Gül'ü aday gösterdi. Bu arada yine iktidar kanadından Ankara milletvekili Ersönmez Yarbay adaylık başvurusu yapmıştı; ancak Yarbay ilk tur oylaması öncesi adaylıktan çekildi. İlk tur oylama 27 Nisan'da yapıldı. Toplam 361 oy kullanılırken, Abdullah Gül 357 oy aldı. Oylamanın hemen sonrasında, CHP 367 iddiasıyla seçimi Anayasa Mahkemesine taşıdı. Aynı günün akşamı Genelkurmay Başkanlığı internet sitesine, daha sonra e-muhtıra olarak anılacak, bir basın açıklaması konuldu. Açıklamada seçimlerde laikliğin tartışma konuşu yapıldığı ve Genelkurmayın bu konuda taraf olduğu söylendi. Anayasa Mahkemesi 1 Mayıs'ta verdiği kararla, 367 iddiasını kabul ederek yapılan birinci tur oylamayı iptal etti. Bunun üzerine 6 Mayıs'ta yapılan iki yoklamada da toplantı yeter sayısının (367) bulunamayışı yüzünden 11. Cumhurbaşkanı seçilemedi.

Anayasa Mahkemesi'nin oylama iptal kararı üzerine, cumhurbaşkanlığı seçimi henüz tekrarlanmadan, AK Parti'den erken genel seçim kararı çıktı; Parti 24 Haziran'da seçimlere gidilmesi için meclise teklif sundu. Daha sonra, Yüksek Seçim Kurulunun seçim takviminin işleyebilmesi için 22 Temmuz tarihi önerisine uyularak, tüm partilerin desteğiyle seçim kararı alındı.

Mecliste seçim kararı alınmasının yanında, anayasada bazı değişikliklere gidildi. Buna göre, genel seçimlerin yapılma süresi beş yılda birden, dört yılda bire düşürüldü. Cumhurbaşkanlığı seçiminin iptaline yol açan toplantı yeter sayısı konusu, meclisin tüm işlemlerinde üçte bir çoğunluk olarak netleştirildi. Cumhurbaşkanının meclis tarafından değil, halk tarafından iki turlu oylamayla seçilmesi kararlaştırıldı; yedi yıl olan görev süresi beş yıla düşürülerek, iki kez seçilebilmenin önü açıldı. Değişiklik paketi mecliste 376 oyla kabul edilmişti. Ancak yeni cumhurbaşkanı seçilemediğinden, görev süresi dolmasına rağmen görevini sürdüren Ahmet Necdet Sezer, yapılan değişiklikleri "rejimi sıkıntıya sokar" eleştirisiyle veto etti. Değişiklik paketi tekrar geldiği mecliste, bu kez 370 oyla aynen kabul edildi. Aynı metinle ikinci kez önüne gelen paketi veto yetkisi bulunmayan Sezer, 15 Haziran'da paketi halk oylamasına sunma kararı aldığını; ayrıca Anayasa Mahkemesine iptal davası açacağını duyurdu. Yüksek mahkeme 5 Temmuz'da verdiği kararla Cumhurbaşkanlığının iptal taleplerini reddetti. Değişiklik paketi 21 Ekim'de yapılan halk oylamasında, %68 oyla kabul edilerek yürürlüğe girdi.

Cumhurbaşkanlığı Seçiminde Yarışacak Adaylar

2014 cumhurbaşkanlığı seçiminde yarışacak adaylara bakacak olursak:

 Ak Parti’nin adayı Başbakan Receb Tayyib Erdoğan.

CHP, MHP, DSP, BTP ve DP ittifakının adayıysa, İslâm Konferansı Örgütü Eski Genel Sekreteri Ekmelleddin İhsanoğlu.

HDP’nin adayıysa Selahaddin Demirtaş.

Receb Tayyib Erdoğan

Hâlen Başbakanlık görevinin başında bulunan Receb Tayyib Erdoğan’ın seçim kazanmaktaki mahareti malum. Seçmenle kurduğu irtibat, güçlü parti teşkilâtı ve seçim süreci boyunca izlediği başarılı stratejilerle cumhurbaşkanlığının en iddialı adayı konumunda.

Cumhurbaşkanlığı adaylığının açıklanmasından, hatta bir süre de evvelinden beri Erdoğan’ın yaptığı açıklamalara ve faaliyetlere bakacak olursak, eğer ki Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilirse, bundan sonra T.C.’nin yönetiminde çeşitli değişikliklere gidileceği aşikâr. Anlaşıldığı kadarıyla Erdoğan, Cumhurbaşkanlığının sahib olduğu tüm yetkileri aktif bir şekilde kullanmayı ve devleti resmen olmasa da fiilen başkanlık sistemiyle idare etmeye hazırlanıyor. Adaylığını açıklamasının ardından inşaat hâlinde bulunan Başkanlık Sarayı olarak anılan binayı ziyaret etmesi bu düşüncenin doğruluğunun isbatı olarak değerlendiriliyor. 

Ekmeleddin İhsanoğlu

CHP ve MHP’nin geçtiğimiz mahallî seçimlerde, gayr-ı resmî de olsa birçok ilde oy yüzdesi yüksek olan tarafın adayı üzerinden, cemaatin de desteğini alarak Ak Parti’ye karşı yarıştıkları malum. Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeyse bir aday üzerinde ittifak sağladılar ve Ekmeleddin İhsanoğlu’nu "çatı aday" gösterdiler. Çatı’nın adayının Ekmeleddin İhsanoğlu olması bize bir kez daha gösterdi ki, artık bu topraklarda demokratik yollarla tutunmak için bile tutunulacak İslâm’dan başka çareleri kalmamıştır. CHP, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday göstererek Kemalizm’in tabutuna son çiviyi çakmıştır.

Cumhurbaşkanlığına aday olan Ekmeleddin İhsanoğlu’na gelecek olursak, hâli ve tavrıyla Receb Tayyip Erdoğan’ın gölgesinde kalacak gibi görünüyor. Uluslararası kariyeri her ne olursa olsun, Türkiye’de, hele de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kazanması pek mümkün değil.

Ak Parti’lilerin oylarını alabilmek için tercih edilen adayın, kendisini, çatı altında toplanan partilerin tabanlarına kabul ettirmeye çalışmak gibi bir yanlışın içine düşmesi bile, son derece yanlış stratejiler izlendiğini ortaya koyuyor. Gezi Parkı ziyareti, Cumhurbaşkanlığının siyaset makamı olmadığını iddiası, dünürünün “biz onu zaten hiç namaz kılarken görmedik” şeklindeki açıklaması, vesaire… Bu hareketlerle Ak Parti tabanından oy toplamak yerine, hâsıl olan samimiyetsizlikten ötürü CHP ve MHP tabanının oylarına bile sekte vuracağa benziyor.

Hâsılı kelâm çatının, çatıya destek veren çeşitli cemaat ve kesimlerin toplam oy oranının Ekmelettin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesine yeterli olmayacağını düşünüyoruz.

Selahaddin Demirtaş

BDP kapatılıp yerine HDP kurulmasından maksad, daha geniş kitlelere seslenen parti olarak özellikle CHP’nin dolduramadığı muhalefet boşluğunu doldurarak oylarını arttırmaktı. Ne var ki, bugüne kadar yine kısır Kürt Milliyetçiliği çizgisinden çıkamadı. Bu hâliyle HDP’in adayı Cumhurbaşkanı olamaz, zaten böyle bir iddiaları da yoktur fakat HDP’nin oy oranı bir tarafın desteklenmesi noktasında kritik önem arz edebilir. 

Sonuç olarak

Cumhurbaşkanlığını seçme yetkisinin meclisten alınarak neden millete verildiğinden bahsettik. Yine bir evvelki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşananlardan da bahsettik. Ayrıca Cumhurbaşkanının sahib olduğu yetkilerden de bahsettik. 

Toparlamak gerekirse, bugünden bakacak olursak Cumhurbaşkanlığı seçiminin Receb Tayyib Erdoğan tarafından kazanılacağını tahmin etmek pek de güç değil… Kazandıktan sonra da Çankaya’nın noter işlevi görmeyeceği ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığının bütün yetkilerini sonuna kadar kullanacağını da söylemek mümkün… Mizacen talimat almayı sevmeyen, dolayısıyla kendi akışı içinde ve kendine göre "bağımsızlıkçı" bir çizgiye kayan bir Erdoğan'ın, çok büyük yetkilere sahip, tüm icraatları yargı denetiminden muaf ve sorumsuz bir mevkiye, hem de halkoyuyla, gelince yapacakları, batılı başkentlerde alarm zillerini çaldıracağa benziyor.

Sistem değişikliği ve fiili başkanlık sistemi noktasındaki değerlendirmelerimizi gelecek haftalara saklayalım. Şimdilik manzara bu şekilde görünüyor. 


Baran Dergisi 391. Sayı