Çocuklar, ebeveynlerinin kendilerine karşı zayıf noktalarını fark ettikçe, manipülasyon aracına dönüştürüyorlar ve kontrolü ellerine alabiliyorlar. Ebeveynler ise çocuklarını kaybetme korkusuyla bu manipülasyonlara boyun eğiyorlar; böylece düşünce ve inanç ve değerlerinden çocuklarına karşı taviz vermeye başlıyorlar. Bu süreç, çocukların değerler dünyasını zayıflattığı için güçlü bir iç kimlik bulmalarına engel oluyor ve içlerinde iç çatışmaya yol açıyor.
Bugün, toplumumuzda ve aile yapılarında büyük bir değişim yaşanıyor. Ancak bu değişim, çocukların sağlıklı gelişimi, aile yapısının korunması ve değerlerin aktarımı noktasında birtakım zorlukları da beraberinde getiriyor. Aileler, çocuklarına çok küçük yaşlardan itibaren henüz talep gelmeden birçok seçenek sunuyor. Çocuklarının ihtiyaçlarını ve isteklerini, onlara kazandırmak istedikleri değer ve faziletler doğrultusunda şekillendirmek yerine, popüler kültürün etkisinde anne-babanın görevi çocuğunu mutlu etmekten ibaretmiş gibi her türlü materyali, eğlenceyi ve fırsatı önlerine boca ediyorlar.
Bu yaklaşım, çocukların kendi isteklerini keşfetmelerini, hayal kurmalarını, öz disiplin edinmelerini ve doğal gelişim süreçlerini sekteye uğratıyor. Bunun sonucunda dikkat eksikliği, konsantrasyon bozukluğu, tatminsizlik ve sorumluluk bilinci eksikliği gibi ciddi sorunlar, ilerleyen yaşlarında da onları etkiliyor.
Zamanla, bu çocuklar kendi isteklerini keşfetmekte zorlanıyorlar. Anne babaları, çocuklarının her arzusunu yerine getirirken, çocuklar bu arzuları gerçekten ne istediklerini anlamadan kabulleniyorlar. Sonuçta, çocuklar sadece dışarıdan gelen dürtülerle hareket ediyor ve ne istediklerini, kim olduklarını keşfetmekte zorluk yaşıyorlar. Bunun yanında, çocuklar zamanla bu durumu bir araç haline getirebiliyorlar. Ailelerini manipüle etmeye başlıyorlar. Bu da, ebeveynlerin köklerinden aldıklarını dallarına aktarmasının önünü tıkıyor ve onları çocuklarına kendi sundukları sağlıklı sınırları olmayan özgürlük algısına boyun eğmeye zorluyor.
Ancak burada daha tehlikeli bir durum başlıyor: Çocuklar, ebeveynlerinin kendilerine karşı zayıf noktalarını fark ettikçe, manipülasyon aracına dönüştürüyorlar ve kontrolü ellerine alabiliyorlar. Ebeveynler ise çocuklarını kaybetme korkusuyla bu manipülasyonlara boyun eğiyorlar; böylece düşünce ve inanç ve değerlerinden çocuklarına karşı taviz vermeye başlıyorlar. Bu süreç, çocukların değerler dünyasını zayıflattığı için güçlü bir iç kimlik bulmalarına engel oluyor ve içlerinde iç çatışmaya yol açıyor. Aynı dıştan gelen tehlikeler karşısında da kök ve gövde bağlantısı kopuk kuru ince dallar gibi çok kolay kırılmalara sebep oluyor.
Elbette çocukların ebeveynleriyle ve çevreleriyle çatışması, aslında onların sağlıklı gelişim süreçlerinin bir parçası. Çatışmalar, çocuğun kendi kimliğini oluşturma sürecinde önemli bir rol oynar ve çocuğun şahsiyet sahibi olmasına da katkı sağlar. Çocuklar, ebeveynlerinden bağımsız bir fert olmayı öğrenirken, zaman zaman sınırları test ederler ve bu, onların şahsi sınırlarını, değerlerini ve inançlarını keşfetmelerine yardımcı olur. Burada sorun çatışma değil bu çatışmanın dahi sağlam bir zemini olmaması.
Ebeveynin çocuklarının istismar edici tutumu karşısında değerlerinden taviz vermesi veya kendi fikir ve inançları konusunda pasif kalması aslında çocukların gelişimine zarar verir. Çünkü çocuklar bu tavizleri aldıkça kendi iç dünyalarını ve sınırlarını anlamada zorluk çekebilirler. Yani, ebeveynlerin taviz vermemesi, aslında çocuklarının güçlü bir iç duruş geliştirmelerine yardımcı olur. Bu, sadece fizikî değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik açıdan da sağlıklı bir gelişim için önemlidir.
Sonuç olarak, günümüzde bir kısım pedagogların her şeyi çocuğun emrine bırakılmasını öneren yanlış fikir akımlarına karşı; aşırı özgürlükle aşırı kontrol arasında bir denge kurulması en doğru yollardan biridir. Çocuklar kendi dünyalarını keşfetmeli ama aynı zamanda sorumluluklarını, edindikleri inanç ve ahlak sistemi içinde özgürlüğün sınırını çizme pratiği edinmeli. Bu denge, onların sağlıklı kimlik gelişimlerini destekler ve ebeveynlerle daha sağlıklı ilişkiler kurmalarına yardımcı olur.
Aylık Baran Dergisi 38. Sayı, Nisan 2025