Madem bu kurucu ilkeler değişmeyecek, yeni anayasa niye Sayın Mehmet Uçum? Niye sürekli yeni anayasa vizyonu yayımlıyor, kitapçık hazırlıyor, konuşuyor, milletin vaktini harcıyorsunuz? Yeni anayasa yapacaksanız, bu milletin ruhunu koyun içine. Milletin inancını, hüviyetini yansıtın. Yoksa kelime oyunuyla, başına “yeni” yazmakla anayasa değişmez, yeni falan da olmaz.
Sayın Mehmet Uçum,
Anadolu Ajansı’ndaki yazınızı okuduk. Sözleriniz, alıştığımız üslubunuzla yine uzun ve hukuk dilinin çetrefilli terkipleriyle dolu. Diyorsunuz ki:
“Yeni Anayasa Türkiye’nin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olduğu ilkesini ve cumhuriyetin niteliklerini değiştirmeyecek.”
Peki Mehmet Bey…
Madem bu kurucu maddeler değişmeyecek, o hâlde niçin bu kadar yeni anayasa tantanası koparıyorsunuz? Ne değişecek? Kimin için değişecek?
Bakın… Laiklik bahsine giriyorsunuz. Hep aynı nakarat: Devlet dinler karşısında tarafsız kalmalıymış, inançlara eşit mesafede durmalıymış.
Lakin mesele şurada: Bu topraklar Müslüman memleketidir.
Bu milletin kahir ekseriyeti Müslümanken, devlet kendi milletinin inancına niçin uzak dursun? Niçin kendi milletinin ruh kökünden kopuk, nötr, sanki cansız ve fikirsiz bir varlık gibi davransın?
Devlet dediğiniz, milletin vücut bulmuş hâlidir. Milletin ruhu İslâm ile yoğruluyorsa, devlet de o mayadan şekil almak mecburiyetindedir. Devletin “dinsiz” durması demek, milletin maneviyatını kamusal hayattan sürmek demektir. Bunu kimse “tarafsızlık” kılıfıyla maskeleyemez. Çünkü her devlet, milletin inancından beslenir.
Ve unutmayın Mehmet Bey… İslâm’ın adaleti yalnız Müslümana değil, gayrimüslime de, azınlıklara da hak ve hukuk teminatıdır. Devletin Müslüman olması, başka inançları ezmek değildir. Tam tersine, İslâm’ın hükmü adaleti emreder. Devletin milletin diniyle bütünleşmesi, adaletin ve hakkaniyetin teminatıdır. Devletin milletin inancı ile yoğrulması, kimsenin hukukunu gasp etmek anlamına gelmez. 1500 yıllık İslâm tarihi ve 1000 yıllık Müslüman Türk tarihi de bunun açık şahididir. Buna karşılık, Türkiye’nin şurada 100 yılı bulmamış tarihi de 6-7 Eylül Olayları’nda tutun da azınlık vakıflarına el koyulmaya dek türlü cürme şahittir.
Fakat esas söylemek istediğimiz şu:
Siz “Anayasa ideolojik olmamalıdır” diyorsunuz. Güzel. Fakat öte yandan laikliği “değiştirilemez” diyerek anayasaya kazımak, başlı başına bir ideolojik dayatmadır. Laiklik de bir fikirdir, bir dünya görüşüdür. O hâlde devlet ideolojisiz nasıl olacak?
Bakın Mehmet Bey… Devlet, fikirsiz olamaz.
Çünkü devlet dediğiniz şey, yalnız bina, bayrak, sınır demek değildir. Devlet, iyinin ne olduğunu, doğrunun ne olduğunu, güzelin ne olduğunu bilmek ve onu toplumuna aktarmak zorundadır. Devletin dini yoksa, fikri de yoktur. Fikri olmayan devlet, bir makineye bağlı yatan hasta gibidir: Kendi iradesiyle nefes alamaz. Dışarıdan pompalanan fikirlerle yaşar. Böyle bir devletin adına “devlet” demek mümkün müdür? Dışarıdan dayatılan fikirlerle yaşayan şey devlet değil, olsa olsa müstemlekedir. Sizin bu anayasa dediğiniz devletin kurucu kanunu mu olacak yoksa bir müstemlekenin dışarıya şirin görünmek için kaleme aldığı manifesto mu olacak?
Anadolu Ajansı için kaleme aldığınız yazınızda bahsettiğiniz coğrafî bütünlük bile buna benzer bir anlam taşıyor. Sizin ısrarla üzerinde durduğunuz ve şövalyeliğini yaptığınız coğrafî bütünlüğün Sykes-Picot’un çizdiği sınırlar olduğunu bilmiyor olmanız mümkün mü?
Meselemize dönecek olursak, fikirsiz devlet, bir süre sonra kendini koruyamaz, karar alamaz, milletine yön veremez. Ve eninde sonunda milletten kopar. Oysa devlet dediğin, milletin asırlardır taşıdığı inancın, ahlâkın, mefkûrenin müesseseleşmiş şeklidir.
Bir de milliyetçilikten söz ediyorsunuz. “Anayasal vatandaşlık” diyorsunuz. Sanki millet yalnızca nüfus kayıtlarındaki isimlerden ibaretmiş gibi. Oysa millet; iman, fikir, mefkûre ve ortak kader birliğidir. Ne ırka irca edilir, ne soya sopla ölçülür. Ama sizin diliniz, farkında olmadan kavmiyetçiliğin başka bir türünü haykırıyor.
Ve gelelim esas soruya:
Madem bu kurucu ilkeler değişmeyecek, yeni anayasa niye Sayın Mehmet Uçum?
Niye sürekli yeni anayasa vizyonu yayımlıyor, kitapçık hazırlıyor, konuşuyor, milletin vaktini harcıyorsunuz? Yeni anayasa yapacaksanız, bu milletin ruhunu koyun içine. Milletin inancını, hüviyetini yansıtın. Yoksa kelime oyunuyla, başına “yeni” yazmakla anayasa değişmez, yeni falan da olmaz.
Bu arada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen gün paylaştığı telgraf, sizin bütün laiklik anlatınızı boşa düşürmüyor mu? Mustafa Kemal’in kendi ağzından:
“Hepimizi kardeşçe birbirimize bağlayan mukaddes dinimiz İslâm’ın cihana tebliğinde her Müslüman gibi ben de vazifedârım.”
Buyurun buradan yakın Mehmet Uçum. Ya sizin anlatınız boşa düşüyor yahut siz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı boşa düşürmeye çalışıyorsunuz.
İslâm’ın cihana tebliğini vazife sayarak kurulan bir memlekette, siz hâlâ devleti din karşısında tarafsız, yani inançsız kılmaya mı çalışıyorsunuz?
Şimdi Mehmet Uçum…
Bizim anladığımız, Cumhurbaşkanı Erdoğan sizin Batılı kalıplarla çizdiğiniz laiklik anlayışını paylaşmıyor. Yahut ilgili telgrafı paylaşarak Erdoğan bizi kandırmaya kalkıyor, siz de bizi uyandırıyorsunuz? Hangisi sayın Uçum?
Ve size son bir kez soruyoruz:
Bu kurucu ilkeler değişmeyecekse, yeni anayasa tantanası kimin için, millet için mi, yoksa dışarıdan ithal fikirleriniz ve Batı’nın seküler reçeteleriyle dolu hukuk kitaplarınız için mi?
Madem ki savunma sanayi başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti devleti adeta seferberlik halinde ufukta gördüğü bir savaşa göre tertibat alıyor, bunun anayasa bakan yönü olmazsa olmazdır. Unutulmamalıdır ki, bu millet, son ölüm kalım mücadelesini laik, Kemalist, Batıcı bir rejimle değil, İslâm ile vermiştir!