Geçtiğimiz hafta İstanbul Sözleşmesi ile beraber en çok gündeme gelen konulardan biri TSK’ya personel alımı sürecinde irticaî faaliyete karışmamış olma şartının kaldırılması ve askerî kurslardan Atatürk isminin bir iki yerden çıkartılması, diğeriyse istihbarat teşkilâtının anlayışında yapılan değişiklikle cemaatlerin ve tarikatların takibinin bırakılması oldu.

Memleketin hakları gasp edilmiş kurucu ve aslî unsuru olan Müslüman Anadolu milleti lehine elde edilen her kazanım muhakkak ehemmiyetlidir; fakat yeterli mi sorusuna gelince, işte orada bir durmak gerekiyor.

İrticaî Faaliyetler

Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksekokulları’na giriş koşullarında değişiklik yapıldı ve önceki yönetmelikte giriş koşulları arasında sayılan “Kendisinin, annesinin, babasının, kardeşlerinin ve velisinin, tutum ve davranışları ile yasadışı, siyasî, yıkıcı, irticaî, bölücü ideolojik görüşleri benimsememiş, bu gibi faaliyetlerde bulunmamış veya bu gibi faaliyetlere karışmamış olması” şartı yeni yönetmelikte yer almadı. Bunun yerine önceki yönetmelikte olmayan “Terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulu’nca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı ya da bunlarla irtibatı olmamak” hükmü giriş koşullarına eklendi.

Buna ilâveten, astsubaylarla ilgili Astsubaylık Anlayışı Kazandırma Eğitimi yönergesinin 8. maddesinin eski ve yeni haline bir bakalım:

Eski hali: Astsubaylık Eğitimi Kazandırma Eğitiminde amaç astsubay adaylarının ASTTASAK eğitiminin amacı doğrultusunda görevlerini Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Anayasamızın temelini teşkil eden Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda çağdaş ve bilimsel yaklaşımla kavrama ve yerine getirme yeteneği kazandırılmasıdır.

Yeni hali: Astsubaylık Anlayışı Kazandırma eğitimlinde amaç astsubay adaylarının ASTTASAK eğitiminin amacı doğrultusunda görevlerini Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve ilgili mevzuat doğrultusunda bilimsel düşünebilme becerisini kullanarak kavrama ve yerine getirme yeteneği kazandırılmasıdır.

Harp okuluna alınacak üniversite mezunlarıyla ilgili SUTASAK yönergesinde de yine “Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda” cümlesi çıkarıldı. Nasıl ki Astsubay okullarına, harp okullarına öğrenci alımıyla ilgili yönetmelikten “İrticai faaliyetler” çıkarıldıysa, ASTTASAK ve SUTASAK kurslarına alınacak adayların seçimiyle ilgili yönergeden de, “İrticai faaliyetler” bölümünün çıkarıldığını görüyoruz. 23 Mart 2021 tarihli Resmî gazetede de yayımlanan Astsubay alımıyla ilgili yönetmeliği incelediğimizde, 30. Maddenin (P) fıkrasının “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu'nca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı ya da bunlarla irtibatı olmamak” olarak değiştirildiğini görüyoruz.

ATTASAK ve SUTASAK kursları yönergelerinde 8 maddede yer alan Atatürk çıkarılırken, Astsubay alımlarıyla ilgile yönergenin Eğitim ve Öğretim Ana İlkeleri bölümünde ise Atatürk yer alıyor. O maddede şöyle deniliyor: “Öğrencilere; Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda Atatürk milliyetçiliğine, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine bağlı hizmet bilincinin ve mesleki değerlerin kazandırılması sağlanır.”

Kemalistler Kudurdu

Hani dedik ya, Müslüman milletimiz adına elde edilen her kazanım muhakkak ehemmiyetlidir diye, aynı şekilde Kemalistler için de ellerinden kayıp giden her şey, bu memleketteki haksız hâkimiyetlerinin ellerinden kaçıp gittiğini hissettirdiği için ehemmiyetli.

Oda TV’ye konu hakkında açıklamada bulunan, 28 Şubat döneminde Batı Çalışma Grubu’nun başkanı yapan emekli orgeneral Çetin Doğan, yaşanan bu değişimi mevzi kazanma, yâni kendileri açısından mevzi kaybetme olarak değerlendiriyor.

Çetin Doğan konuşmasında, “FETÖ’nün gittiği söyleniyor ama bu kuşkulu. FETÖ gitti METÖ çıktı. Bu devam eder. Atatürkçü düşünce, çağdaş düşünce, sorgulayan insanların yetiştirilmesi bunları engeller. Dindar ve kindar hedefi değil Atatürk gençliği, Atatürk milliyetçiliği çerçevesinde ulusu birleştirmek, ordunun misyonu buydu. Ümmetlikten vatandaşlığa geçişte bu vardı zaten.” diye de son derece komik bir beyanatta bulunuyor.

28 Şubat sürecinin soruşturulduğu davada adil cezalara çarptırılamadıkları için hâlen gevrek gevrek konuşmaya devam eden bu kimsenin ağzından dökülen “Dindar ve kindar hedefi değil Atatürk gençliği, Atatürk milliyetçiliği çerçevesinde ulusu birleştirmek, ordunun misyonu buydu” sözleri hakikaten de bir insanın ne kadar utanmaz olabileceğinin de vesikası hüviyetinde. II. Meclis’ten başlayıp daha düne kadar “Yurtta sulh, cihanda sulh” isimli uyuz köpek ideali çevresinde dışarıda kedi, içerideyse Müslüman millete aslan kesilen ordunun, milleti birleştirmek gibi bir misyon ifâ ettiğini iddia etmek, LGBT bayrağına dolanmış bir homoseksüele “erkek” demekle aynı şeydir herhâlde.

Tekkede de Kılar Mekke’de de

Yine bu hafta ön plana çıkartılan ve Kemalistleri iki gözü iki çeşme bırakan bir diğer gelişme de, bir tekkede namaz kılan amiralin fotoğrafı oldu. Bu fotoğrafın aslı astarı var mıdır, bilmiyoruz; fakat “amiraller namaz kılamaz” yahut “kılarlarsa da ancak şuralarda kılabilirler” diye bir kanun olmadığına, tekkeler de namaz kılmaya uygun tahir yerler olduğuna göre, bu fotoğrafı gündeme getirmenin tek sebebi bir amiralin namaz kılıyor olmasıdır ve buna karşı çıkılması ancak kâfirlik, kuduz İslâm düşmanlığı ile izah edilebilir. Aksi taktirde bir insan ordusunun komutanlarından birinin namaz kılmasından niçin rahatsızlık duysun, değil mi?

Kemalizm’in Yavrusu FETÖ

Türkiye’nin başına belâ olmuş, Kemalistlerle görev değişimine giderek onların yerine Batı ajanlığına soyunmuş FETÖ, Türkiye’de Müslümanların değil bizzat Kemalistlerin iç meselesidir. Bir kere bunu başa almakta fayda var. Biz, yâni bu memleketin samimi Müslümanları, 1990’lı yıllardan beri FETÖ’nün Amerikan istihbaratının Türkiye’deki uzantısı olduğunu söylerken; bize işkence eden sizin emniyetinizdi, bizi tutuklayan sizin yargınızdı, bizi kamu hizmetinden alıkoyan sizin yönetmeliklerinizdi, bizi TSK’dan ihraç eden sizin YAŞ karalarınızdı, kamuoyunda bizim hakkımızda karalama kampanyaları düzenleyen sizin kalemlerinizdi... İktidarın kaypaklığı dolayısıyla bugün hortlak gibi ortalarda gezinen ve önüne uzatılan her mikrofona hırlamalarına eşlik eder mahiyette ağzının salyalarını akıtan Çetin Doğan’a bakmayın siz. Şimdi, ne oldu da Türkiye’de FETÖ Kemalizmin mesele olmaktan çıkıp, Müslümanların meselesi hâline dönüştü. Bunu yiyen dangalaklar var nasılsa değil mi?..

MİT Türkiye’yi Korumak İstiyorsa Cemaatleri Bıraksın, Kemalistleri Takip Etsin

Cumhuriyet kurulduğu günden beri Türkiye’de millete, vatana ve devlete karşı teşekkül etmiş ne kadar hareket, fikir, müessese varsa hepsinin arkasında Kemalistler vardır. Bu memleketin gayr-ı millî sermayesinin de, hukuksuz yargısının da, yozlaşmış siyasetinin de, kendi milletini yumruklamasıyla meşhur darbeci ordusunun da, darbe iklimini hazırlamak üzere gençleri birbirine kırdırmak için sokma fikirleri ithâl edenlerin de ve hatta geçtiğimiz hafta kokain çekerken kaydedilmiş görüntüleri sosyal medyaya düşen Ak Partilinin de arkasında, tüm bu menfiliklerin Anadolu’da yetişmesine imkân sağlayacak şekilde memleketin iklimini tahrib eden Kemalizm vardır.

Geriye doğru baktığımızda, -açık konuşmak gerekirse ne yazık ki- ayaklanmış yahut darbe yoluyla iktidara el koymaya kalkmış bir cemaat bilmiyoruz. Buna karşılık 1922’den beri Kemalistlerin beş sefer askerî darbe yoluyla yönetime el koyduklarını ise söylememize lüzum yok!

Küfre Avans Vermemek Lâzım

Kemalistler ellerindeki hiçbir şeyi kaybetmeye tahammül edemedikleri için feryad figân kuduruyorlarsa da, atılan bu adımların sade suya tirit olduğunu bu işin içinde olarak, biz yakinen görüyoruz.

İktidarın, senelerce Müslüman Anadolu milletine kan kusturan, sonra da silah zoruyla “kızılcık şerbeti içtim” demeye zorlayan Kemalistlerin hesabını görmesinin, üzerlerinden silindir gibi geçilmesinin zamanı gelmiştir. Ha yok, bu saatten sonra küfre avans vermeye devam edilecek olursa, bu millet, Kemalistlerin de iktidarın da üzerinden silindir gibi geçecektir.

Baran Dergisi 742.Sayı