Devlet aygıtını eline geçirenler ABD’yi de arkasına alarak veya ABD destekli olarak devlet içindeki bir yapılanmayı tasfiye ediyor. Zamanında derin devlette söz sahibi olan ve kirli işlerin ihale edildiği lider ve tetikçi yapılanma tasfiye edilirken, “demokrasi, temiz toplum, hukukun üstünlüğü, darbecileri tasfiye” gibi amaçlar taşınmadığını özellikle belirtmeliyim. Ergenekon sanıkları hakikaten ve açıkça kirli işlere bulaşmış kişiler olsa dahi, “Ergenekon operasyonunun” amacı yansıtıldığı gibi darbecilere, mafyacılara, faili meçhullere vs. mücadele değildir; böyle bir netice hasıl olsa da, asıl sâik bu değil…
“Ergenekon operasyonu”nda kavga, Amerikancı küresel kanatla, Amerikancı ulusalcı kanat arasındadır. Amerika, yeni planları gereği Türkiye’deki eski yapılanmasını tasfiye etmek istemektedir, AB’de buna destek vermektedir. Bu vesile ile, devlet içindeki ABD ve AB karşıtları da tasfiye edilmek istenmektedir.
Artık miadı dolan Kemalizm’i Batı ve Amerika tasfiye ediyor. Ki, tasfiye etmesindeki en büyük âmil, devrimlerin tutmaması ve alternatifi olan İslâm devriminin gelecek olmasıdır ki, bunun sebebi de BD-İBDA hareketidir. Bunu gören Batı ve Amerika, yerine İslâm inkılâbının gelmemesi için kendi dünya düzenlerini (Küreselleşme ve BOP) dayatmaktadır. BOP, çöktüğüne göre istikbalin ne olacağını söylemek kâhinlik gerektirmez. “Bağımsızlıkçı” Ulusalcıların okuyamadıkları budur.
Batı, İslâm’ı (Osmanlı’yı) yok etmek için milliyetçi-ırkçı hareketleri desteklemiş ve Ortadoğu’da ulus devletler kurdurmuştur. TC de bunlardan biridir. Şimdi ise ulus devlete ihtiyaç kalmamıştır ve küreselleşmeye gidilmektedir, onun için ulus devletler tasfiye edilmektedir.
Batı ve ABD son kullanma süreleri dolan Ulusalcı-Nato’cuları tasfiye ederken, yerlerine de İslâmcı görünümlü yine NATO’cu bir güruhla liberalleri getirmektedir. Kavga bunun kavgasıdır, fakat samimi antiemperyalist unsurlar, bu kavga içinde “tost” yapılmak istenirken, yine bu samimi unsurların çıkış yapmaları her zaman mümkündür, her iki taraftan da…
Bizim asıl ümidimiz ise, kendi kadromuz, kendi anlayışımız ve hareketimizdir. Zaten Kemalizm’in tasfiyesinde asıl âmilin BD-İBDA hareketi olduğunu belirtmiştik, İBDA Mimarı’nın şu anki konumundan da bu anlaşılabilir.
Operasyoncular, Ergenekoncuları AB karşıtı olarak suçlayabilmektedir, sanki AB karşıtlığı suçmuş gibi. Mevcut karışıklılığa yol açmamak için şu hususun altını çizelim: Nasıl ki, Amerikancı küresel kanatta, İslâmî motifli kişi ve cemaatler olması onları İslâmcı kılmıyorsa, Amerikancı ulusalcı kanatta da, hakikaten millî ve manevî değerlere bağlı kişiler olması onların baskın rengini ulusalcı, milliyetçi ve İslâmcı kılmaz.
Fikir namuskârlığı olarak peşinen bildirelim ki, bizim tarafımız ne şu, ne bu, sadece İslâmdır ve hadiseleri İslâmî fayda açısından değerlendiririz, seyrederiz veya taraf oluruz!
Ergenekoncular arasında Allahsız-Kemalist ve tetikçi unsurlar var diye Amerikancı kanadın dolmuşuna gelip, operasyonu sonuna kadar desteklemeyeceğimiz gibi, Amerikancı bir çizgide (Ilımlı İslâm-Ilımlı Laiklik) duramayız. Halkın boğazına çöreklenmiş ve Hakka düşman olan bir yapılanma “tu kaka” edilirken, bundan ancak memnun oluruz! Fakat gelene de bakarız! Gelenler Hakkın ve hukukun adamları mı? Kesinlikle hayır! Fakat bu işin sonunda neler doğar, bekleyip göreceğiz.
Bizim tasfiye edeceklerimizin, kader cilvesi olarak bir şekilde başkaları tarafından tasfiye edilmesine üzülecek değiliz!
Fakat bizim Kemalizm’e buğzumuza bakarak, şu anki aktif İslâm düşmanı ve dolayısıyla baş nefret kutbumuz olan Amerikancı küresel çizginin yanında da duramayız. Kimse bize, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışmasın! Bilhassa Amerika bu işleri iyi yapmakta, yükselen İslâmcı hareketleri perdelemek için, Amerikan politikalarına temelde zarar vermeyen İslâmî renkli cemaat ve partileri kullanmaktadır. Bu tuzağa birçok İslâmcı cemaat düşmüştür. Düşer gibi görülüp, tasfiyesini kâr hanesine yazmaya çalışanlar istisnadır. ABD ve AB karşıtlığının derinlerde olduğunun farkındayız ve AKP’yi destekleyen büyük bir kesimin Amerikan karşıtı olduğunun idrakındayız.
Mühim olan ideolojik şuurdur ve bu şuura bağlı siyasettir. Sistem ve sisteme bağlı siyasetin kılavuzluğunda pek şaşma olmaz, olsa bile anlık veri eksikliğindendir ve düzeltilmeye mahkûmdur. İdeolojimiz ve onun siyasî anlayışı pusula değerindedir ve pek anlaşılmayacak bir yönü, duruşu yoktur. Onun için İBDA’da tutarlılık vardır; bağlılarının kılavuzu bu olduğunca da sorun yoktur.
Şimdi soralım:
1- Madem, “darbeciler temizleniyor”, diyorsunuz. Darbe teşebbüsünde bulunmak suç da, darbe yapmak suç değil mi? Darbecilere niye uzanamıyorsunuz? 28 Şubat, 12 Eylül, 12 Mart, 27 Mayıs?.. Hadi en yakınından 28 Şubattan başlayın! 28 Şubatın zulümlerini unutmadık, kimse unutmadı!
2- “Faili meçhuller ortaya çıkacak”, diyorsunuz, ama bu yalan. İşinize geldiği zaman, işinize geldiği yere kadar gidiyorsunuz. Soruyorum: İsmailağa Cami içinde şehid edilen Bayram Ali Öztürk Hoca’nın katilinin telefon kayıtlarına, hangi görevliler emniyete gelip el koymuştur? Bunu bilenler niye sus-pus olmaktadır? Tetikçi de cami içinde öldürtülmüş ve cinayetin arkasındakilerin açığa çıkması önlenmiştir. Keza, Hızır Hoca’nın katilleri nerede?
Hrant Dink suikastini bilen ve yönlendiren Emniyet İstihbarat Daire Başkanı ve Fetullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen Ramazan Akyürek, niye elini kolunu sallaya sallaya geziyor. Hukuk, Ramazan Akyürek’e niye uzanamıyor, cesur savcılarımız nerede? Ancak göstermelik bir idarî soruşturma başlatılabilmiştir.
3- “Soruşturmayı yürüten bu ülkenin bağımsız savcılarıdır” sözüne ne demeli? Bu savcılar madem o kadar bağımsız idi, başımıza çuval geçiren ve “çuvalcı general” diye ünlenen David Petraeus Türkiye’ye geldiğinde hangi savcı ona soruşturma başlattı? 12 Eylülü sorgulamayı kalkan savcı Sacit Kayasu’nun başına neler geldi?
Süper savcı(!)mız Zekeriya Öz neden bir numaralı Amerikancı?
4- Susurluk skandalı, operasyona niçin sonunda ve yarım olarak dâhil oldu? En başta ve tam olarak girmesi gerekirken...
Uzun süreli ve büyük bir operasyon, fakat aysbergin görünmeyen yüzü de ortaya çıksın! Kirli örtü kaldırılsın! Her şey hukuk içinde olsun ve siyasî hesaplara göre davranılmasın! Mesela: Alparslan Aslan’ın iman öfkesinden kaynaklanan ferdî zuhuru Danıştay saldırısının, yargılandığı mahkemenin bu doğrultuda kararına rağmen, yönlendirme ve biraz da zorlama sonucu Yargıtayca bozulup Ergenekon dosyasına sokulmasına ne demeli!
Hukuksa herkese ve sonuna kadar! Bir grubun kirli emelleri için, öbür kirli emeller tasfiye ediliyorsa, doğacak sonuçlara bakarız!
Haksızlığı alkışlamayız ve hiç kimsenin de emellerine âlet olmayız!


Baran Dergisi 106. Sayı
22 Ocak 2009