Başbakan Tayyip Erdoğan’ın izniyle Gaziantep’te evleri basılan dört Müslüman yargısız infaza uğradı. Baba-oğul Mehmet Polat ve Zeki Polat ve ayrıca evleri basılan birçok Müslümandan ikisi daha şehid edildi.
Baba-oğul, kendilerini öldürmeye gelen polislerle nefsî müdafaa olarak 12,5 saat çatıştı ve 1 polisi öldürüp, birkaçını yaraladı.
Maksat infaz olduğu için, komşuların arabuluculuk teklifleri polis tarafından reddedildi. Komşular tarafından rahmetli Mehmet Polat’ın ikna edileceği söylenmesine rağmen, Ankara’dan gelen talimatla öldürmeye kararlı polis, infazları gerçekleştirdi.
AKP hükümeti, “El-Kaideci öldürdük!” diye Amerika ve İsrail’e yaranma vesilesi buldu. Müslümanların kanı ile Hıristiyan ve Yahudileri memnun etmeye çalışan AKP hükümeti, bunun bedelinin altından nasıl kalkacak?
Mehmet Polat’ın öldürülme sebebi, onun arkadaşı olan Mehmet Yılmaz’ın, Kerkük’te işgalci Amerikalılara karşı savaşırken şehid düşmesi olarak gösteriliyordu Zaman Gazetesi’nde. Yani “teröristliğine” delil olarak sanki dava oymuş gibi, selefi olmaları ve mezar ziyaretlerine karşı olmalarını da ilave ediyordu Zamane fitnecileri. Sünnî devrimci olsalar düşman ve terörist görülmeyecekler miydi? Amerika’nın istediği “ılımlı İslâmcılık” hainlerinden başkasına hayat yok onlarca.
Bir yanda “Kerkük, Türk şehridir” derken, diğer yanda Kerkük’te Amerika işgaline karşı savaşırken şehid düşen Türklerin arkadaşlarını burada infaza tâbi tutmak, Türk ve Müslüman davasına ihanet etmektir, Amerikan tetikçiliği yapmaktır.
Kerkük’te şehid düşen Mehmet Yılmaz’a “terörist” demek ve sonra “Kerkük, bizimdir” diye bağırmak ne yaman bir çelişki.
ABD ve Batının terör tarifleriyle kendi halkına kurşun sıkanlar döktükleri kanda boğulacaklardır.
Hükümet bir yanda Ergenekon operasyonu ile kontrgerilla-çete yapılanmalarının üzerine giderken, kendisi Gaziantep’te yargısız infazlara imza atıyor, hukuku ayaklar altına alıyordu. Asıl çete bu değil mi, kontrgerillanın polis kılığında tezahürü değil mi? Her zamanki gibi, “çatışma çıktı, teröristler öldürüldü.”
Bu filmi daha önce de çok gördük. Kadıköy’de de, aranan erkek evin dışında canlı yakalanırken evdeki kadın infaz edilmişti. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Bu siyasî cinayetler, hükümetin izni ile gerçekleşiyor. Yoksa polis bu kadar mesuliyeti kaldıramaz. Sırtını sıvazlayan olmasa polis bunları yapamaz.
Eylem hazırlığında imişler. Velev ki olsa, bunun cezası yargısız infaz mı? Sonra buna karar verecek polis mi, mahkemeler mi? Mahkeme yerine de geçen polis, hukuk devletinde olmaz, kanun devletinde de.
“Medeniyetler İttifakı” yapan ve Amerika ve Yahudiye gayet yumuşak davranan AKP, medeniyetin diğer tarafı olan Müslümanlara (devrimci veya radikal fark etmez) niye bu kadar sert? Amerika ve İsrail terörist olmazken, İslâm dünyasını kan gölüne çeviren bu teröristlerle savaşan mücahidlere “terörist” demek, Müslüman halklara işgalci gözüyle bakmak demektir.
AKP’nin durduğu nokta da budur. “Medeniyetler İttifakı” dedikleri şey de, Hıristiyan-Yahudi emperyalizminin taşeronluğunu yapmaktır. Gaziantep’te yapılan budur, öldürülen 4 müslümanın kanı Amerika ve İsrail’e peşkeş çekilmiştir. Bu vebal AKP’ye ve onun başı Tayyip Erdoğan’a aittir.


Baran Dergisi 56. Sayı