Üsküdar Belediyesi ve İLEM’in katkılarıyla hazırlanan İslâmcı Dergiler Sempozyumu Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.
1960-80 arasında yayınlanmış, Türkiye İslâmcılığının ne şekilde ve ne şartlar içerisinde seyir aldığını yansıtan, kimi ses ve aksiyon getirirken kimi ise kendi etrafında kaybolan dergileri ele alan programda “Büyük Doğu, Akıncılar, Akıncı Güç, Gölge, Mavera, Hilal, Düşünce, Diriliş, Tohum, İslâm Medeniyeti, Şura, Tevhid, Çatı, Milli Gençlik, Akıncı, Yeniden Milli Mücadele, Edebiyat ve diğer birçok dergi hakkında sunum ve müzakereler yapıldı.
İki gün süren sempozyumda Necdet Subaşı, Alev Erkilet, Vahdettin Işık, Metin Karabaşoğlu, Cevat Özkaya, Asım Öz, Ali Göçer katılırken, dönemin yayıncılığında bizzat rol almış ve dergicilik alanındaki gelişmelere yakından tanıklık etmiş İsmail Kazdal, Beşir Eryarsoy, Turan Koç, Hasan Güneş, Süleyman Arslantaş, Şule Yüksel Şenler ve Selahaddin Eş Çakırgil gibi isimler de özel oturumda konuştular.
 “İslâmcılığın Yerel Dili: Edebiyat Dergileri” başlıklı oturumda Ali Göçer, “Büyük Duruş: Edebiyat Dergisi” başlıklı sunumuyla Nuri Pakdil öncülüğünde çıkan Edebiyat dergisinin tarihsel serencamına değindi. Göçer sunumunda Edebiyat dergisinin benimsediği “öztürkçe” dilden dolayı aldığı eleştirilere de yer verdi.
Büşra Sürgit, “Mavera Dergisinin Yetiştiricilik Rolü ve Kendinden Sonraki Döneme Etkileri” başlıklı sunumunda, Cumhuriyetin ilanından sonra piyasaya çıkan edebiyat dergilerine değinerek bu dergilerin Türk Edebiyatının modernleşmesinde büyük önemi olduğunu, Mavera dergisinin de Türk Edebiyatının modernleşme sürecine katkı sunduğunu ifade etti.
“Diriliş Dergisinde Tarih İlgisi ve Sonuçları” başlıklı sunumunda Yunus Emre Özsaray, tarihi olayların güncele ve geleceğe dair çıkarımlar yapmak amacıyla çeşitli çevrelerce farklı biçimlerde yorumlandığına dikkat çekti.
M. Oğuzhan Çolak, İ.Enes Aksu, Y. Emre Tapan, tarafından hazırlanan ve M. Oğuzha Çolak’ın sunduğu “İslâmcılığın Komünizme Bakışı: Büyük Doğu Mecmuası’nda Anti-Komünist Propaganda” başlıklı yazıda, Necip Fazıl ve milliyetçi-muhafazakâr kesimin düşünce hayatı ve bu düşüncenin Büyük Doğu mecmuası etrafında oluşturduğu anti-komünist propaganda üzerinde duruldu. Çolak sunumunda “Dönem itibariyle bakıldığında İslâmcıların İslâm’a ve kendi varlıklarına karşı algıladıkları en büyük tehditlerden birisinin o yıllarda dünyada oldukça yayılmış olan komünizm hareketi ve dolayısıyla da bu hareketin hâmisi konumunda bulunan Sovyetler Birliği olduğu görülmektedir. Büyük Doğu’nun yayın politikasına baktığımızda bu konuya sıkça değinildiği ve bahsi geçen tehdide karşı oldukça etkili biçimde bir kampanya yürütüldüğü anlaşılmaktadır.” dedi.
Sempozyumun gayesi her ne kadar “İslâmi düşüncenin pozisyonu”nu ortaya koymak ise de, İslâmcılık ve İslâmcılık düşüncesi, İslâmcı düşüncenin pozisyonu ve toplumun İslâmcı anlayışı gibi mevzuları sadece mazide yaşanan birkaç olay üzerinden temaşa ettirmeleri, bütün programı hevesli yüksek lisans talebelerinin Türkiye tarzı tezlerinin üzerine bina etmeleri, bizde hayal kırıklığına yol açtı.
Dergi hatırası mı yoksa şuur yenilemesi mi?
Sempozyumun ikinci gününde, “Milli Türk Talebe Birliği ve Milli Gençlik Dergisi Üzerine Bir Değerlendirme” başlıklı sunumda, Serkan Yorgancılar belirli dönemlerle derginin Kemalist, Türkçü, antikomünist,  sol eğilimde olduğunu ve sonrasında İslâmcı bir kimliğe büründüğünü anlattı. Sunumunun merkezinde, MTTB’nin, Türkiye’nin sosyolojik değişiminden nasibini aldığı ve bunun, bu teşkilatın çıkardığı dergilere de yansıdığı tezi vardı. Ancak bu sosyolojik değişimin motoru Üstad’ın MTTB ile olan ilişkisini anlayamadığından olsa gerek, bu ilişkiden şöyle bir bahsetti.
Kamil Yeşil, sunumunda Şûra-Tevhid-Hicret dergilerinin yayın politikasını, kullanılan dili, dilin savaşçı, meydan okuyucu, keskin olduğundan bahsetti. Bu dergilerin Üstad Necip Fazıl’ın İdeolocya Örgüsü gibi bir ideolojiye sahip olmadıklarını, bir fikre ait olmadıklarını, sadece heyecanlı gençlerin çıkardıkları dergiler olarak kaldıklarını belirtti.
“Bir Yayıncılık Membaı Olarak Düşünce Dergisi” başlıklı sunumda Mehmet Erken, Düşünce dergisini ele aldı. Ali Bulaç’ın yayın yönetmenliğinde yayınlanmış ve İsmet Özel, Ahmet Ağırakça, Beşir Eryarsoy, Hüseyin Besli, Ali Kemal Temizer gibi isimlerin dergide yazı yazdıklarından bahsetti. Düşünce dergisi’nin de kimi dergiler gibi oluşumunu tamamlayamadan, her hangi bir ses getiremeden ve bir dünya görüşü iddiası bile olmadan kaybolup gittiğini söyledi.
Ertuğrul Zengin’in “Akıncı-Güç ve Akıncılar Dergilerinde Tartışmanın Şiddeti ve Şiddetin Dili” başlıklı sunumu ise içeriğin doyuruculuğu açısından diğer sunumlarla benzer bir görünüm verdi. Ancak dergilerin künyelerindeki isimleri dergiyi gerçekten çıkaran kişiler olduğunu sanacak kadar akademik tez olarak hazırlandığı yayıncılık dünyasına uzak ve bu uzaklığının bilincinde olmayan üniversitelilerin halini görünce, insan memleket adına hayıflanmıyor değil. Zengin, her ne kadar ele aldığı dergilerin tahlilini yapabilecek analitik bir yaklaşım gösterse de, konusunun tarafları ile hiçbir görüşme gerçekleştirmeyerek akademik bir zafiyet sergilemiş. Aslında bu tenkid, sempozyumda sunum yapan tüm katılımcılar için de geçerli. Türk okumuş kesiminin genel hastalığı şu tembellik ve genellemecilik, maalesef... Ancak Zengin’in Akıncı Güç ile Akıncılar dergisi arasında yaptığı mukayeselerin kimine ve bazı tesbitlerine katılmamak da mümkün değil, bilhassa da Akıncı Güç’ün döneminin izahını en tutarlı yapan yayın organı olduğuna dair sözlerine…
Hülasa,60 ve 70’li yılları, bırakın değerlendirmeyi, anlayamayan insanlara bu tarz faaliyetlerde yer verilmesinin bizi bir adım ilerletmeyeceğini iyi niyetinden şüphe duymadığımız tertip komitesine hatırlatalım. Tavsiyemiz, böylesi çalışmaları sürdüreceklerse, katılımını istedikleri insanların sunumlarını ilk önce kendileri bir dinlesinler. 

Baran Dergisi 427. Sayı