Eğer evinizde bir influencer’ı takip eden ve ona adeta kendisini teslim etmiş biri varsa, o evde artık bir kişi fazlasınız demektir. Yani o kişi yalnızca sizi değil, sizi de içine alan bir hayat anlayışını bu ekran figüründen alıyor ve içinde bulunduğumuz durum da bu insanların nasıl bir nüfuz ve tesir gücüne sahip olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Kelime manasıyla “etki eden, yönlendiren” anlamlarına gelen influencerlar, sosyal medya tarafından dijital çağın yeni kanaat önderleri olarak sunuluyor. Gencinden yaşlısına herkes, bu ekran yüzlerinin peşine takılmış durumda. Sağlık meselelerinden psikolojik problemlere, dinî konulardan aile hayatına kadar toplumun geniş kesimleri bu insanların söylediklerine kulak veriyor ve mesnetsiz tavsiyelerini harfiyen yerine getiriyor.
Konuştuğu alanın ehli olmayan, söyledikleri ile alakalı herhangi bir sorumluluk taşımayan, Faydayı, hakikati değil de etkileşimi kovalayan bir güruhla karşı karşıyayız. Bu insanlar, çoğu zaman herhangi bir konuda sahici bilgiye sahip olmadan, aldıkları reklam parası ya da gündem olma hevesiyle konuşuyor, reklamını yaptığı ürün, fikir ve yaşam tarzlarının insanların sağlığına zararlı mı, ahlaken sakıncalı mı, dinî açıdan uygun mu olduğuna aldırmaksızın, insanlara tesir etme kabiliyetlerini yalnızca para kazanma aracına dönüştürüyorlar.
Örneğin yakın zamanda TikTok’ta yayılan “ağız bantlama” trendi bunun en basit örneklerinden biri. Daha iyi uyku, artan enerji, belirginleşen çene hattı gibi vaatlerle binlerce insanı etkileyen bu furyanın, gerçekte sağlıkla alakalı bir dayanağı, delili yok. Üstelik araştırmalar sonucunda uzmanlara göre burun tıkanıklığı gibi rahatsızlıkları olan kişiler için doğrudan tehlike teşkil ediyor.
Yani uykusuzluğa çareyi tıpta değil, sosyal medya tavsiyelerinde arayan bir zihniyet üretilirken, işin sadece cehalet boyutu değil, aynı zamanda toplumsal sağlığı tehdit eden bir seviyeye ulaştığını gösteriyor.
Benzer şekilde, bir dönem genç kızlar arasında yayılan “glow-up” videoları, estetik operasyonları, pahalı kozmetik ürünlerini, vücut şekillendirme korselerini ve benzeri araçları ‘kendini sevmenin’ şartı olarak sunmaya başladı. Bu algı, ergenlik çağındaki binlerce genci kendi bedenine düşman hâle getiriyor. İnsanî eksiklikler ve fıtrî hâller, “çirkinlik” ya da “yetersizlik” gibi etiketlerle değersizleştiriliyor. Böylece genç nesil, estetik takıntısına, tüketim bağımlılığına ve görünürlük saplantısına mahkûm ediliyor.
Bir diğer örnekte, bazı influencerlar “manifesting” adı verilen sözde bir enerji yönetimi yöntemiyle gençlere “hayal et, inan, evrene gönder, ev alırsın” türünden telkinlerde bulunuyor. Bu anlayış, dinî ve duygusal boşlukları istismar eden, kader inancını bozan ve tevekkül kavramını materyalist bir dile mahkûm eden bir yozlaşmadır. Allah’a tevekkül, gayret, emek harcama ve ter dökme yerine, kolay yoldan zengin olunacağına inanan bir gençlik yetiştiriliyor.
Bazı fenomenler ise psikolog gibi davranarak, “kendini sev”, “seni aşağı çeken herkesi hayatından çıkar”, “negatif insanlara sıfır tolerans” gibi kulağa hoş gelen ama içi boş, sahte özgüven sloganlarıyla insan ilişkilerini yozlaştırıyor. Aile bağlarını, arkadaşlık hukukunu, sabır ve sorumluluk kavramlarını körelten bu sözde öneriler, psikolojik destek adı altında ferdî menfaati tek değer hâline getiren bir anlayışı yayıyor.
Yine birçok influencer, hayatı sadece tüketim ve haz merkezli yaşamakla anlamlandırıyor. Pahalı restoranlarda çekilen sahte hayatlar, sponsorlu tatiller, lüks markalarla dolu alışveriş videoları; gençlerin aklını ve ahlâkını ifsat eden bir yaşam tarzı dayatmasına dönüşüyor. Hayatın amacı artık çalışmak, üretmek, hizmet etmek değil; “izlenmek, beğenilmek ve para kazanmak” olarak sunuluyor.
Bazı influencerlar için oyun oynamak bir meslek, sosyal medyada video çekmek ise bir kariyer olarak pazarlanıyor. Hayat, sabaha kadar ekran başında vakit geçirmekten ibaret hâle geliyor. Üstelik bu yaşam biçimi, ebeveyn otoritesine karşı bir isyan zeminine dönüşüyor. “Annem babam anlamaz”, “onların çağı geçti”, “ben kendi yolumdayım” gibi söylemler, yalnızlaştırılmış ve boşlukta yüzen bir gençliğin parolalarına dönüşmüş durumda.
Kısacası ortada sadece bir fikir boşluğu değil, aynı zamanda büyük bir şahsiyet buhranı var. Ve bu buhranı büyütenler; günde milyonlarca kez izlenen, reklamlardan para kazanan, şöhreti hayat amacı hâline getiren bir güruhtur.
Bu figürler sadece bir ürünü değil, kendi yaşam tarzlarını, gayri ahlaki duruşlarını kitlelere sunuyorlar. Sosyal medyanın şişirdiği bu tipler, artık milletin gündemini belirleme ve değiştirme gücüne de sahip hale gelmiş durumda. Özellikle genç kitlelerde, ekranın arkasındaki kişiye bir “önder” gibi bağlanma hali ortaya çıkıyor.
Eğer evinizde bir influencer’ı takip eden ve ona adeta kendisini teslim etmiş biri varsa, o evde artık bir kişi fazlasınız demektir. Yani o kişi yalnızca sizi değil, sizi de içine alan bir hayat anlayışını bu ekran figüründen alıyor. ve içinde bulunduğumuz durum da bu insanların nasıl bir nüfuz ve tesir gücüne sahip olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Çözüm
Tek vasfı sosyal mecralarda zihinleri allak bullak edilmiş gençleri kısa videolar aracılığıyla eğlendirmek olan sirk maymunlarından farksız, influencer ve sosyal medya fenomenlerinin karşısına devlet eliyle ve cemiyet omurgasıyla örnek şahsiyetler çıkarılmalı. Bu şahsiyetler, milli ve manevi değerlerimizden zerre taviz vermeyen, çağın ruhunu ve dilini kavramış, görünüşüyle bile mesaj veren, sözünde fikir, duruşunda vakar taşıyan müessir insanlar olmalıdır.
Bu örnek şahsiyetler devlet tarafından, yahut devletin işaret ettiği sağlam cemiyetler vasıtasıyla maddi ve manevi olarak desteklenmeli. Fakat bu destek, bir menfaat ilişkisine ya da imaj kampanyasına dönüştürülmemeli.
Elindeki telefonla akıl çelen ama fikir vermeyen, beden gösteren ama ruh saklayan bu yeni modelin karşısına hakiki insanı, yani müessir şahsiyeti koymalıyız.
Bu insanlar, kendi sahalarında söz söyleme ehliyetine sahip olacak şekilde teknoloji, bilim, spor, edebiyat, sanat, musiki ve düşünce dünyasında derinlikli bir temsile sahip olmalı ve nesli yönlendirmeyi değil, nesli inşa etmeyi hedeflemelidir.
Bu insanlar özüyle, sözüyle, giyimiyle, oturuşuyla bir yaşam ve duruş modeli sunar. Mesleği, fikri ve temsil ettiği değerler bir hakikat kutbu etrafında şekillenir. Onun için her alan bir mücadele sahasıdır.
Bu maksatla, okullarda, gençlik merkezlerinde, sosyal medya platformlarında ve dijital içerik alanlarında bu şahsiyetlerin aktif rol alması sağlanmalıdır. Kısa video üretimiyle sınırlı bir karşı hamle değil; zihinleri sınır tanımaz ucubeler karşısında işgal edilmiş ve günden güne kan kaybeden toplum için uzun soluklu, kültür merkezli, düşünce odaklı bir seferberlik başlatılmalıdır.
Yani çözüm, bir influencer tipiyle savaşmak değil; yeni bir insan modelini inşa etmektir. Bu modelin temelinde hakikat, adalet, merhamet ve istikamet olmalıdır.