Her kültür ayrı bir medeniyettir ve medeniyetler arasında bir sınıflandırmaya gidilemez.
Batı kültür ve medeniyeti, İslâm kültür ve medeniyetine üstün değildir. Kültür emperyalizmine esir düşenler, Batı merkezli düşünmeye alıştırılmışlar ve düşürüldükleri bu aşağılık kompleksiyle, “Batıdan başka kuş tanımam!” hesabı Batıyı kıble edinmiş, maymunvarî Batı taklitçiliğine soyunmuşlardır. Ortaçağın karanlığından ve engizisyon kültüründen gelen Batı baştacı edilmiş, geçmişin değerleri ve büyük bir kültür mirası “tu kaka!” edilmiştir.
Dünya buhranının kaynağı Batı kültür ve medeniyetidir ve çıkış yolu İslâm’dır.
Yeni bir dünya görüşümüz, yeni bir sistem anlayışımızla (BD-İBDA İslâma muhatap anlayışı) bu tezimizi gösteriyoruz.
Ulvîlerin ulvîsi İslâmın aşk ve hamle gücünü Kanunîden beri yitirmemiz  sonucu Batı karşısında alınan yenilgiler bizi psikolojik çöküntü ve teslimiyete itti. Asırlardır domuz sürüsü hayatı yaşayan Batı, XV. asırda Rönesansını yaparak bizim kaybetmeye başladığımız aşk ve hamle gücüne kavuşur ve akabinde bizi sürüsü haline çevirir. Tarih tekerrürden ibarettir. Yeni bir diriliş ve kurtuluş ruhuna muhtacız!
Batı merkezli değil, Doğu-İslâm merkezli düşünmeyi öğrenmek, kurtuluşumuzun anahtarı olacaktır. Batının dünyada iflası ve antiemperyalist mücadele bayrağının İslâm’ın eline geçişi, yeni sistemin de adresini gösteriyor.
BOP eşbaşkanı Tayyip Erdoğanın, İspanyol Başbakanı Zapatero ile “Medeniyetler İttifakı’na girmesi kendi kültürümüzü inkar ve çöken Batı sistemine destek mahiyetindedir.  İslâm medeniyeti ile Batı medeniyeti birbirine zıttır, telif uzlaşma kabul etmez. Zaten Tayyip Erdoğan, “değiştim, dönüştüm”diyerek AB’ci bir çizgiye gelmişken (İslâm’ı referans almaktan vazgeçmişken) hangi tarafın adına böyle bir ittifaka katılıyor? İslâmcı bir çizgin yok ki, İslamî bir tarafı temsilen masaya oturasın! “Dostum Zapatero!” diye şişine şişine konuşuyorsun; evet, senin dostun, Müslümanların değil.
AKP,      “Medeniyetler İttifakı”, “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP) gibi birçok Amerikan projesinin gönüllü taşeronluğunu yapmaktadır. Yine AKP, Amerika’nın “Ilımlı İslâm” projesine aktif destek vermekte, İslâm diniyle oynama gibi Hakkın sillesini yiyecek naneler yemektedir. Maalesef işbirlikçilik sınır tanımamaktadır: Fakat bu projelerin hiçbiri tutunamamakta, bilakis Amerikan nefreti bütün uğraşılara rağmen yukarılara çıkmaktadır.
İslâmcı olduğunu iddia edip de Batıcı (AB’ci, ılımlı İslâmcı) olanlara ne demeli? Hem bir kültür ve medeniyete (İslâm) inandığını söyleyeceksin, hem de bu kültür ve medeniyetin azılı düşmanlarından medet umacaksın? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Bu ne zavallı psikoloji, bu ne kendine güvensizlik?.
İslâm kültürünün çağımızdaki dünya görüşünü temsil iddiasındaki BD-İBDA’yı benimsemekten uzak bu zümreler, Özal ve Tayyip Erdoğan’ın  liboşlaştırdığı sözde müslümanlardır. 28 Şubat’a kendi yürek ve değerleriyle direnemeyip AB kapılarından ümit besleyen zavallılardır bunlar. Hem acınacak, hem utanılacak durumları vardır. AKP’nin onca satışına rağmen (Türban, İmam Hatip vs.) platonik bir aşkla hâlâ Tayyip Erdoğan’a bağlı kalanlar, paranın da tadını almış     dünya-perest müslümanlarıdır. Bunların kitaplarında şehitlik ve gazilik yoktur; böylece kitaplarını da değiştirmiş bulunuyorlar.
AKP’nin liboşlaştırdıklarına yakından bakarsak: Fetullah ve Zaman çevresi. TGRT ve Enver Ören çevresi, düzene yaslanan bazı tarikat çevreleri, AKP ile perde arkasında anlaşarak güya eylem yapan sivil toplum örgütleri, bazı İmam- Hatip ve İlâhiyat çevreleri, bazı İslâmcı (!) gazeteler. Bütün bu saydıklarımız “İslâmcı-Batıcı” garabetine misaldir. İBDA fikir ve aksiyonuna uzak durmanın neticesi Batıcı çukura yuvarlanan bu düzenbazların, şu Hadis-i Şerife yapışmadıkça kurtuluşu yoktur.
“Eğer siz öküzlerin kuyruğuna yapışır, hile-i şer’iyeli alışveriş yapar ve cihadı da terk ederseniz, üzerinize öyle bir zillet vurulur ki, cihada dönmedikçe ve tövbe etmedikçe bundan kurtulamazsınız.”
Batı her cephede iflas eder ve dünya İslâm’a yönelirken, İslâm’ı bırakıp bazı laiklerle beraber Batıdan medet umanlara yazıklar olsun!  


Baran Dergisi 9. Sayı