Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump arasındaki görüşme son derece iyi geçti. Erdoğan, çok akıllı bir adam ve Suriye’de ABD ile yaşadıkları problemleri tüm dünyanın gözleri önünde ortaya serdi. Türkiye’nin gücünü de gösterdi, bunlar güzel gelişmeler. Bunu belirttikten sonra Latin Amerika’daki hareketlilik vesilesiyle bu bölgeden ve neler yaşandığından bahsetmek istiyorum.

Bolivya hakkında bir kaç hatırlatma yapalım. Bolivya, sömürgecilik sürecinde Peru’nun dağlık bir eyaletiydi. Peru yerlileri İspanyollar tarafından ihanete uğradı, suikastlar yapıldı, işgal edildi. Yerliler baskı altına alındı, bu mesele o gün bugün tartışılan bir mesele oldu. 

Latin Amerika’nın bağımsızlığı Venezüella’nın başkenti Karakas’tan başladı. Venezüella’ya Kolombiya ve Ekvador’un katılımıyla, Venezüella merkezli Büyük Kolombiya ordusu oluşturuldu. Bir bayrak etrafında mücadele etmeye başladılar, bayraktaki üç renk bu üç ülkeyi temsil ediyordu. Bağımsızlık mücadelesi Francisco Miranda tarafından başlatıldı. Akabinde bu mücadeleyi Simon Bolivar sürdürdü. Bolivarcı ordu Peru’ya ulaştı ve İspanyolları mağlubiyete uğrattı. Arjantin’den cüzî bir destek gelmişti. Bolivar, Anthony Jose’yi gönderdi. Kendisi dürüst ve iyi bir generaldi. Bolivya’nın dağlık bölgelerine bu komutan gönderildi. Kendisi bu bölgeyi özgürleştirdi. Bolivarcı Kolombiya ordusu oraya ulaştığında insanlar son derece mutlu olmuştu. Nitekim insanların bu mutluluğu sebebiyle bu ülke adını Bolivar’dan almış ve Bolivya olarak adlandırılmıştır. Bolivar, Latin Amerika halklarının bağımsızlığının sembolüdür.

Peru ile Bolivya arasında birçok bakımdan büyük farklar bulunmaktadır. En başta insan yapısı olarak bu iki ülke çok farklıdır. Simon Bolivar’ın ismini onurla taşıyan ülkenin halkı, Rondonia bölgesi insanlarıdır. Rondonia bölgesi, bugün Brezilya’nın kuzeyinde bulunan bir eyalettir. Bundan iki yüzyıl evvel Peru ve Bolivya, Şili tarafından mağlubiyete uğratılmış, Bolivya Şili tarafından işgal edilmiştir.

Bolivya’da halk namına güzel gelişmelerin olabileceği birçok şansın ortaya çıkmasına mukabil ülkede kargaşa ne yazık ki hiç eksik olmamıştır. Bolivya nüfusunun büyük çoğunluğu yerli Kızılderililerden oluşmaktadır. Ülkede az miktarda Avrupa kökenli beyazlar bulunurken; karışık kan melezler de bulunmaktadır. 

Bu yapısına mukabil Kızılderili yerlilerin yönetimde yeteri kadar söz sahibi olmasına müsaade edilmemiştir. Ülkede sık sık darbeler yapılmıştır. Morales’e kadar böyle olmuştur. Morales ise yerli halkın desteklediği bir siyasetçi olarak üç dönem devlet başkanlığına seçilmiştir. Son olarak devrimci birisi olan Morales de bir askerî darbeye muhatap bırakılmıştır. 

Dünyada örnek bir demokrasi ülkesi olduğu söylenen ABD, kendi dışındaki ülkelerde demokrasiye saygı göstermemektedir. Morales, Bolivya’nın seçilmiş devlet başkanı idi. Bu sadece Bolivarcı hukuka göre değil, uluslararası hukuka göre de böyleydi. Buna mukabil Morales’e karşı harekete geçildi. Venezüella, Chaves’in iktidara gelmesinden sonra Bolivya ile son derece yakın ilişkiler geliştirmişti. Aynı şekilde Küba da Bolivya ile iyi ilişkilere sahipti. Küba, Bolivya’ya sağlık hizmetleri vermek adına binlerce doktor göndermiştir. Bu durum ABD açısından büyük bir problem olarak görülmüştür. 

Bölgede ABD’nin kendisi açısından tehlikeli gördüğü ülkelerde Washington’dan gelen üst düzey CIA ajanları bulunuyor. Bu ajanlar vasıtasıyla bölge ülkeleri zayıf düşürülüyor ve ABD düzen verme çabasına girişiyor. Aslen Arjantinli olmasına rağmen Kübalı doktorlar açısından sembol bir isim olan Che Guevera da Bolivya’da mücadele etmiş isimlerden biridir. O da Bolivya’da, dönemin devlet aygıtının yapmış olduğu CIA destekli operasyon neticesinde öldürülmüştür.
Bolivya halkı çok uzun bir süredir acı çekiyor. Ülkede yaşayan vatansever yerliler sürekli ihanete uğruyorlar. Küba’lı doktorların Bolivya’ya gelmesi, Küba’nın ülke üzerindeki hâkimiyet çabası olarak görülse de, ülke halkının sağlık alanında yardıma ihtiyacı bulunuyordu.

Bölgedeki Bolivarcı ülkelere ve halklara yapılanlar insanlık adına utanç vericidir. Tarihî olarak emperyalistler, diğer ülkeleri kontrol altında tutmak isterler ve bunu sözde insan hakları adına yaparlar. Bu ülkelerde bulunan satılmış hainler de onların işlerini kolaylaştırır. Bolivya’da da meclis çoğunluğunun Morales’te olmasına rağmen ABD’nin menfaatleri doğrultusunda ülkede bir darbe gerçekleştirilmiştir. Hadiselerin bu noktaya gelmesinde Morales’in yanlışlarının da etkisi oldu. Özellikle ordudaki değişim hususunda...

Morales’in tekrar ülkeye dönmesine izin verilecek mi göreceğiz; fakat muhalefetin yanlış bir noktada bulunduğu aşikâr. Bolivya halkı muhalefete karşı tavrını koydu ve mücadeleye devam edecektir. Bu da yeni bir devrimin habercisi olacaktır. Elbette süreç sancılı geçecektir.

Elbette Venezüella’daki gibi Bolivya’da da içeride iktidar yozlaşması, dışarıda ise Amerikan emperyalizmi ve Siyonizm gibi tesirler bulunmakta. Dolayısıyla sabotaj faaliyetleri de olacaktır. Fakat iyileri temsil eden insanlar mücadelesini sürdürecektir. Türkiye, Filistin, Venezüella, Bolivya, Fransa ve sayamadığım bir çok ülke emperyalizmin ve Siyonizm’in kanlı ellerinden kurtarılacaktır.

Her zaman söylediğimiz gibi bizim en büyük avantajımız hiç bir korkumuzun olmaması, emperyalistler ise her zamankinden daha fazla korkuyorlar, korktukları için de her zamankinden daha fazla saldırıyorlar. 
 
Allahü Ekber!
16.11.2019


Baran Dergisi 671. Sayı