Batılılaşma ve sekülerleşme adına bu topraklarda Osmanlı mirası reddedildi, Misak-ı Milli sınırları içerisinde kalan bazı topraklar emperyalist devletlere peşkeş çekildi; İsviçre’den Medeni Kanunu, İtalya’dan Ceza Kanunu, Almanya’dan Ticaret Kanunu alındı ve İslam mirasından tamamen uzak bir devlet modeli ve rejim ortaya çıktı.

I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın mağlup olmasıyla üretilen ve imzalanmayan Sevr projesi bir anlaşma diye; bu projenin “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” kabilinden olan Lozan hezimeti ise başarı diye yutturuldu. Muzaffer olmak iddiasıyla cemiyetin intikam hissi içinden çekilip alındı.

Akabinde ise Batı işgali Batıcılar eliyle müşahhaslaştırıldı. Tüm İslam alemini temsil makamı olan ve ayrışmaya, kargaşaya ve başıboşluğa izin vermeyen hilafet müessesesi kaldırıldı. Yine Batılılaşma uğruna İslam’a ait her ne varsa yok edilmek için faaliyetlere girişildi. İslam harfleri yerine Latin harfleri getirildi ve Osmanlıca tamamen yasaklandı. Bir milletin dini, dili, tarihi, kültürü, düşüncesi rafa kaldırıldı. Yeni bir dil, tarih, kültür ve düşünce ile birlikte yeni bir din de empoze edildi. Müslüman Anadolu öz kimliğine tamamen yabancılaştırılmak istendi. Türk milletinin içine karıştırılan ne kadar dönme, devşirme varsa soyadı kanunu ile Müslümanla bir kılındı ve koca millet soysuzlaştırıldı. Kılık kıyafet değiştirildi. Şapka kanunu çıkarıldı ve o gün yiyecek ekmek bulamayan halk şapka takmaya mecbur edildi; tabir-i caizse “ya şapka ya kelle”, denildi. Ezan Türkçe okutularak gerçek manasından koparıldı. Getirilen soysuz kanunlara uymayanlar İstiklal mahkemelerinde cezalandırıldı, idam edildi. Zulümler bununla da kalmadı, Menemen Vakası, Şeyh Said hadisesi, İskilipli Atıf hadisesi ve daha yüzlerce vakıayı fırsata çeviren Kemalist diktatoryanın balyozu Müslüman milletin başına indirildi. En ehemmiyetlisi de Kemalizm cemiyetimizin idrakini iğdiş etti. Kemalizm’in boynunun vurulması ihtarı Üstad Necip Fazıl tarafından Menderes’e, Erbakan’a vesair siyasetçilere yapılmış olsa da gereken yapılmadı.

Batıcıları İktidar Besliyor

Yaklaşık 20 senedir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Üstad’ın Mendres’e yaptığı ikazların aynısı yapıldı; fakat dikkate almadı. 15 Temmuz’da Müslüman Anadolu halkı bir daha esarete boyun eğmeyeceğini haykırıp Batıcıların bu topraklardan tamamen silinmesi için oylarıyla hem sistemi değiştirip hem Erdoğan’a yetkiyi verirken Ak Parti kadrolarındaki şuursuzluk devam etti ve Batıcılık müşterek paydasında buluştukları Kemalistleri beslemeye devam etti. 20 senelik zaman zarfında Kemalistler İslam’a olan kin ve nefretlerini kusmaktan geri durmadı, iktidarın Kemalist rejimi ve Kemalistleri beslemeye ve desteklemeye yönelik söylem, tavır ve çalışmaları, hâlâ İslam düşmanı tavırlar sergileme cesareti veriyor. 5816 sayılı kanunu bile kaldırmaya cesareti olmayan; fakat her fırsatta Müslüman kimliğiyle öne çıkarılan bir iktidar döneminde, Müslümanlara zulmeden ve Kemalizmi yaşatan bu kanun dolayısıyla insanlar ceza almaya devam ediyor.

İslam Düşmanlığı Açığa Çıktı

Özellikle sosyal medyada İslam’a, Müslüman’a, İslam kültürüne yönelik düşmanlık ve hakaretler aşikâr ediliyor. Bu düşmanlıklara dair herhangi bir yasal işlem de yapılmıyor. Rejimin kurucusu söz konusu olduğunda ise en ufak bir ima, en ufak bir eleştiri bile Kemalizm dininin savunucuları tarafından bir psikolojik baskı unsuruna, linç malzemesine dönüşüyor ve sosyal medyanın gündemine göre şekil alan hukuk mekanizması tarafından cezalar kesilebiliyor. Örneğin, Malatya’da bir kişi İslam’a hakaret edenlere sosyal medya hesabı üzerinden verdiği cevaplarda “Atatürk'ü sevmediğini” ifade ettiğinden dolayı bir yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Ak Parti’nin Batıcı Liboşları

Eski AK Parti Milletvekili Resul Tosun’un, “İstismarı önlemek için laiklik ilkesi ya anayasadan çıkarılmalı ya da yeniden tarif edilmeli” sözü üzerine AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Kemalizm güzellemeleri yaptı ve sanki sorunun tüm belaların menbaı değilmiş gibi laikliği, "AK Parti’nin laiklik konusunda tutumu bellidir. Laiklik anayasadan çıkarılması gibi bir durum asla söz konusu olamaz. Bu duruma AK Parti’nin olumlu bakması mümkün değildir. Laiklik toplumsal barışı sağlayan bir mekanizma olarak da son derece kıymetlidir. Biz laiklik prensibinin anayasada korunması gerektiğini düşünüyoruz. Hiçbir yaklaşıma olumlu bakmıyoruz." sözleriyle öve öve bitiremedi.

Bir asırdır Türkiye’de Müslümanlara zulmeden ve İslam’ı bu topraklardan silmek için ortaya konulmuş laiklik anlayışından tamamen kurtulmak ve Kemalist rejim yerine İslami bir rejim kurulması gerekirken, Ak Parti içindeki Kemalistleşmiş liboş “Müslüman”lar, Kemalizm’in ve laikliğin propagandasını CHP’lilerden daha çok yapıyor. Laikliğin anayasadan çıkarılması gerektiğine dair yapılan teklife de “mümkün değil” diye cevap veriyor. Bu da şuursuzluktan öte, kendilerinin de Batıcı olduğunu gösteren bir hadise olarak karşımıza çıkıyor. Biz bir kez daha hatırlatalım; Türkiye’de laiklik İslâm düşmanlığıdır… İslam’a dair her ne varsa o değerlere karşı gelmek, kin ve nefret kusmaktır laiklik. Hiçbir ahlaki kaideye bağlı kalmadan, dini referans almadan, hiçbir kuralı gözetmeden eşekler gibi yaşamaktır laiklik.

Düşmanıyla savaşırken düşmanına benzeyen içimizdeki bu laiklik savunucuları, Kemalizm’i yaşatmayı sürdürüyor.

İktidarın “hizmet fetişistleri” ise ruh ve mânâ imarına dair tek bir adım atmamıştır. 20 senedir iktidar olmayı, yol ve köprü yapmaktan ibaret gören Ak Parti, insanların ruh ve kafalarına hitap edemediğinden ve herhangi bir dünya görüşü ortaya koyamadığından düşman gördükleri rejimin dayanağı vaziyetindedir.

Anlaşılan o ki; 1919 yılında Kahramanmaraş’ta bacılarımızın örtüsüne uzanan Fransız askerinin alnının çatına kurşunu sıkan Sütçü İmam, nasıl ki, İslam topraklarında namusa, şerefe, dine el uzatılmasına izin vermedi, bugün de işgalci artıklarına geçit vermeyecek olan Müslüman Anadolu halkıdır.

Baran Dergisi 766.Sayı