İBDA'nın önemli ilkelerinden biri "kendinden zuhur" hikmetidir. Bu yüzyıl İslâm diyalektiğinin ana karakteri kendinden zuhur olarak görülür. As­rımızı İslama muhatap anlayış devri olarak niteleyen İBDA, kendinden zuhuru­nu İslâma muhatap anlayışla or­taya koyar; bunun vasıtası olur İslâma muhatap anlayış... Zaman ve mekân hâkimiyetini İslâm adına gerçekleştirmek için iki vasıtayı şart görür İBDA: İslama muhatap anlayış ve kendinden zuhur.
İBDA, kendinden zuhura misaldir. Kendi buna misal olurken de "temel ölçü" olarak "kendinden zuhur"u göstermiştir. Mensuplarından da kendinden zuhurlarını ortaya koymalarını is­temiştir.
Salih Mirzabeyoğlu'nun İBDA Diyalektiği eserinden aşağıdaki hikmetleri işaretliyelim:
"Varlıkların Allah'ın "kün-ol" emrinden meydana gelmesi, bü­tün peygamberlerin Allah Sevgili­si etrafında O'nun hakikatini kendi zuhur zamanlarında temsil ediş­leri, Salih Aleyhisselam'ın ken­dinden zuhura örnekliği, Allah'ın "ol" emrine karşı o şeyin kendi nefsinde var olmak kuvveti olma­sı, nefsimizin de bir hakikati oluşu ve yok'un da Allah'ın bir mahluku olarak var olması ve herşeyin yoktan var olması, mânânın su­rette tecellisi-suretsiz bilineme­mesi..."
İbda Diyalektiğinden işaretle­diğimiz bu hikmetlere biraz daha yakından bakarsak… Kendinden zuhur Allah'ın "kün-ol" emriyle başlar. Varlık şartı oluyor kendin­den zuhur. Ve İBDA'nın şu hik­meti: "Suretler olmasaydı mânâlar ebediyyen tecelliye gel­mezdi." Demek ki, kendinden zu­hur aynı zamanda suretleşmedir. Mânâ, suretleşmeye muhtaç ve mecbur. İslâmi, insan ve toplum meselelerine tatbik edecek bir aksiyon suretleşmek zorundadır. Zaten suretleşmeyen, mânâsını kaybetmeye mahkûm olur.
Ruhçuluğun en büyük hücceti "tenkid şuuru" bahsi ve Kuman­danımız Salih Mirzabeyoğlu'nun sıkça verdiği şu misal: "İnsan aradığının ne olduğunu bilmeden bulduğunun ne olduğunu da bil­mez". "Kendinden zuhur diyalek­tiğini" temsil eden İBDA'nın, "ten­kid şuurunun" aynı nisbetinde, onu kendi vasfının özelliği olarak gördüğünü belirtelim. Kendinden zuhur davasının, insanda herşeyden önce varolan kendini kritik edebilme, yani "tenkid şuuru" bahsine iliştiğini görmekteyiz. Kendinden zuhur hikmetinin ne­relere kadar vardığını hissetmek­teyiz.
İBDA'nın tecrid zekâsının var­dığı derinlikleri ve kendinden zu­hur diyalektiğinin ehemmiyetini bize gösteren bu hikmetlerden sonra Üstad Necip Fazıl'ın İBDA mimarına, "Hiç kimseye bir şey borçlu değilsin!" sözünü hatırlıyo­ruz. Yüzyıl diyalektiğini kuran İBDA'nın hiç kimseye borçlu olamayacağı yanında kendinden zu­hurun ulvî ve mükemmel bir ör­neği olarak da zaten kimseye borçlu olmadığı apaçık.
Muazzam bir zuhur olan bu diyalektiğin muhataplarından na­sıl bir kendinden zuhur istediğine bakalım... Büyük Doğu Mimarı'nın kendinden zuhur olarak tesbit ettiği İBDA, bunu mükem­mel bir diyalektikle gerçekleştirir­ken, bağlılarından da kendinden zuhurlarını gerçekleştirmelerini bekler.
İBDA, asrımızın İslâma mu­hatap anlayış davasına ihtiyaç asrı olduğunu işaret edip kendin­den zuhurun bu şekilde temsil edileceğini belirtmiştir. Her pey­gamberin, zamanına göre farklı özelliklerle gelmesi gibi kendin­den zuhur, her asra göre farklılık gösterir. Asrımızın kendinden zu­huru İslâma muhatap anlayış davası BD-İBDA dünya görüşünün her alana uygulanması ile olacaktır. İBDA diyalektiğinin tatbiki olarak her mevzû kendinden zuhur alanıdır. Şunu da belirtelim ki, insan kendine has bir mizaca, oluşa ve bir aksiyona muhatap! Mizaç, oluş ve çilesi birbirinin aynı iki insan düşünülemez. Mevzuumuzla alakalı hatırladığımız, "yapayalnız yaşarız" tesbiti... Herkesin kendinden zuhurunu ortaya koyması da bunun gibi...
İBDA'nın ortaya koyduğu cepheleşme esprisi kendinden zuhurun güzel bir tatbik alanıdır. Cepheleşme ile insan ve toplum meselelerine kendinden zuhurun uygulama imkânı doğar.
Zaten İBDA, kendinden zuhurunu "Yüzyıl Diyalektiği" ile ortaya koymuştur. El attığı her sahada büyük İslâm diyalektiğini tecelli ettirir ve İslâmın hasrı dışında hiç bir iş kalamayacağını bize öğretir. Cepheleşme de haliyle faaliyet sahalarını bulur.
Asrımızın kendinden zuhuru İBDA, herkesten kendinden zuhurunu isterken bunun hangi anlayış etrafında mihraklaşacağını işaretler, "Kendinden zuhur dili"ni oluşturur. Zaten, "mü'min, mü'minin aynasıdır", "mü'min odur ki, yüzüne bakınca Allah'ı hatırlatır."ölçüleri mevzuumuza denk gelir.
Allah ve Resulü davasının doğru yol çizgisi halinde günümüzde tecellisi, "Kurtuluş Yolu"nu temsil eden "Topluluk Hakikati"... İBDA diyalektiği...
"Kurtuluş Yolu"nun "topluluk hakikatini" kendi zamanımız da temsil etmek... Kendinden zuhurun gerçekleşme alanları bunlar.
Şunu belirtelim ki, kendinden zuhur, insanın varoluşu demektir. Zamanımızda bunun vasıta sisteminin adı ise BD-İBDA İslama muhatap anlayışıdır.
Taraf Dergisi Sayı:32, 1 Ekim 1993