Türkiye'deki reformist esnafın en suflî isimlerden biri olan Mustafa Öztürk'ün, Leman dergisinde yayınlanan ve Allah Resulü’ne yönelik iğrenç karikatürü savunduğu videosu, müslümanlar tarafından lanetle karşılandı...

Adı geçen tip, güya ‘akademik’ kimliğiyle öne çıkan ve Kur'an-ı Kerim'in hükümlerinin ve lafzının indiği döneme ait olduğunu, günümüz için bağlayıcılığını yitirdiğini savunan "tarihselci" akımın en suflî temsilcilerinden biri olarak bilinir. Öte yandan bu ve bunun gibi ‘reformist’ münkirler, Hadis ve Sünnet müessesesini sistematik olarak itibarsızlaştırmaya yeltenip Allah Resulü’nün tatbik fikrini ve otoritesini yok sayan bir "akılcılık" savunusuna girişir.

Yurt dışına kimlerden kaçarak yerleştiği malum olan ve oradan yayınladığı videolarda İslâm'a yönelik aşağılık ‘eleştiri’lerine devam eden Öztürk'ün, son olarak Leman dergisindeki karikatürü savunması da bu genel tutumu çerçevesinde değerlendirilmelidir.

Öztürk'ün kamuoyuna sunduğu video kaydında, Leman'ın iğrenç karikatürünü analiz etme iddiası, aslında failleri aklama ve mukaddesata sahip çıkan Müslümanları suçlama gayretkeşliği olarak öne çıkıyor.

Öztürk, videoda Allah Resulü ve Hazreti Musa'nın tasvir edildiği aşağılık çizimi, "yukarıda barış var, aşağıda ise din adına savaş var" mesajı veren masum bir eleştiri olarak sunmaya çalışıyor. Bu yaklaşım, "sembolik okuma" kisvesi altında en bariz hakaretleri bile meşrulaştıran tipik bir reformist yavşaklık örneğidir. Bir Müslüman için Peygamber'in tasvir edilmesi başlı başına bir edep ve hürmet sorunuyken, bunu "masum" görmek, ya mukaddesatın anlamını idrak edemeyen bir cehaletin ya da bilinçli bir tahrifatın ürünüdür. Esasında bu tavır, mukaddesattan ve milletin hassasiyetinden tamamen kopuk bir zihnin sefil çırpınışlarıdır!

Reformist aklın en bilindik taktiklerinden biri, suçu ve suçluyu asla doğru yerde aramamasıdır. Öztürk, tüm suçu bu alçaklığa tepki gösteren siyasi otoriteye ve Müslüman halka yüklemektedir. Ona göre, eğer iktidar bu konuyu gündeme getirmeseydi, hakaret sessiz sedasız geçip gidecekti. Bu argüman, yangını çıkaran kundakçıyı değil, "yangın var!" diye feryat edeni suçlayan ahlâkî ve mantıkî bir çukurluktur. Bu yaklaşımın asıl amacının, Müslümanların kendi değerlerine sahip çıkma refleksini kırmak, onları tepkisiz, sinmiş ve her türlü hakareti sineye çeken bir yığına dönüştürmek olduğu açıktır. Fail olan Leman'ın iğrenç hakaretini "gaflet" gibi hafif bir kelimeyle geçiştirip, asıl eleştiri oklarını tepki gösterenlere yöneltmesi, kimin safında durduğunun ve kime hizmet ettiğinin en net ispatıdır!

Öztürk, bahsi geçen videonun bir bölümünde, geçmişteki başka hakaretlere aynı tepkinin verilmediğini iddia ederek Müslümanların "samimiyetini" sorgulama hadsizliğine girişmektedir. Bu, aklı sıra Müslümanlara ders veren, onlara tepkilerinin nasıl olması gerektiğini öğretmeye yeltenen düşük bir zekanın ürünüdür. Her şeyden evvel, bir yanlışa gösterilen tepkinin derecesi, başka bir yanlışı veya bu yanlışa sebep olanı aklamaz. Bu toprakların kıymetlerinden habersiz bir zihniyetin, Müslümanların hangi olaya ne kadar ve nasıl tepki vereceğini ölçecek bir teraziye sahip olduğunu sanması, trajikomik bir cehalet örneğidir. Konuşmasının sonunda bu tepkilerin "aklıselim dindarları" dinden soğuttuğunu iddia etmesi ise, bu salaklığın zirve noktasıdır. Bu çarpık zihniyete göre ideal Müslüman, değerlerine hakaret edildiğinde susan, tepki gösterdiğinde ise "yobaz" olarak yaftalanan bir varlıktır.

Söz konusu video, tek bir şahsın kişisel hezeyanlarından ibaret değildir. Bahsi geçen kayıt, bu topraklara, bu milletin mukaddesatına ve İslâm'a düşman bir zihniyetin ucuz yollu bir dışavurumudur. Bu kalibresiz ibişler için edep ve ahlâk gibi değerler, Batı'dan ithal ettikleri güdük kavramlar karşısında bir mânâ ifade etmemektedir. Mustafa Öztürk'ün ortaya yere kustuğu saçmalıklar, sefaletin ve ahlâkî çöküşün en tipik örneklerinden biridir.

Bu ve benzeri figürlerin, mukaddes değerlere yönelik her türlü alçakça saldırısının, Müslüman Anadolu'nun vicdanlı evlatları tarafından defterleri dürülmek üzere daima takip edildiği gerçeği ise asla unutulmamalıdır!