Ne oldu bize!
Yere çakılıp ağırlaştık,
Cihad emrini duyunca!
Şehidlik nimetini unuttuk!
Şehidliği kazanç değil, kayıp olarak gördük!
Şehidliği göze almadan gazi olacağımızı sandık!
Ramazan ayını açlık ve güzel yemekler sandık!
Ramazanın günahlarımıza kefaret olacağını unuttuk!
Ramazan ayının cihad ayı olduğunu unuttuk!
Cihada hız kazandırmak için Ramazan ayında savaşa izin verildiğini unuttuk!
Samimiyet ve fedakârlığımızın, iman ve amelimizin cihad meydanlarında tecelli edeceğini unuttuk!
Samimiyetsiz, bencil ve imansız olduk!
Hakkın kölesi değil, nefsin kölesi olduk!
Can pazarında ruhumuzun özgürleşeceğini unuttuk!
Güya uhrevî âleme inanırken, dünya hayatının ağırlığı altında çöküp kaldık!
Dünyaya yaklaştıkça o bize kabus gibi çöktü!
Şehidliğe-şahidliğe karşı karakoçan sessizliğine gömüldük!
Üç maymunu oynadık, dilsiz şeytan olduk!
Bir lokmaya kendimizi sattık!
İmanımızı, aşkımızı, cesaretimizi, onurumuzu mahzene kilitledik!
O değerlere, “tarihte kaldı” dedik, modern kültürün kölesi olduk!
Tek damla kanımızı akıtmaktan kaçınırken, kanımızı yavaş yavaş emen sömürgecilere teslim olduk!
Hayat telaşesi derken hayatın pususuna düştük!
Kutsal kavramları kendi seviyemize düşürdük!
Etrafımızdaki keleşlerden kendimize haklılık payı çıkardık!
Sırıttığımız keleşlerden beter olduk!
Ne oldu bize!
Erkekliğimizi kadın ve çocuğa güç yetirmek sandık!
Bu zaafımızı anlayan kadına da laf dinletemez olduk!
Çünkü adaleti unuttuk, kendimizi de unuttuk!
Yavşak düzenin düzenbazı olduk!
Sokaklarda kıç gezdirmeyi adamlık sandık!
Birbirimizin kıçına takılmayı sosyallik saydık!
Kurtarıcı fikirden kaçmayı kurtuluş sandık!
Devekuşu gibi başımızı kuma gömüp kıçımızı açıkta bıraktık!
Bunun adına da demokrasi ve ılımlı İslâm dedik!
Mukaddes emanete ihanet ederken kendimizi “muhafazakâr” sandık!
Kardeşini kazıklamayı kâr, faizi bal bildik!
Emeği değil, hak yemeyi marifet sandık!
Tecavüzcü vurguncu i.neleri, içimizin suyu akarak seyrederken, lafta ahlaklı, dürüst ve namuslu olduk!
Sömürgecilerle işbirliği yaparak nemalanırken, “vatan, millet, Sakarya” edebiyatı da yaptık.
Etrafındakileri de kendi gibi yapmak için, kıçını yırtar olduk.
Şanlı geçmişimizin mânâsını günümüzde yaşatmak istemezken, geçmişimiz övünmeyi de ihmal etmedik!
Elin (Amerikanın) şeyiyle gerdeğe giren Fetullah Cemaatini eleştirirken, en büyük zararı İslâma yapan onları da zararsız gördük.
Siniri alınmış adamlar cemaatine bu yönlerinden dolayı karşı olurken, çocuklarımızı da onların okullarına vermeyi kar saydık.
Yüzde 90’ımız Amerikan düşmanı olmasına rağmen Amerika’nın kültürel siyasî, ekonomik ve askerî işgaline karşı bir şey yapmayan, Batıcı düzen içinde mutlu-mutsuz yaşayan “ulus” olduk!
AKP’nin satılmış politikalarını bilmemize rağmen AKP’nin dümen suyundan ayrılmadık!
Fetullah Cemaatinin, neslimizi sünepe ve iğdiş etmesini bilmemize rağmen “o da bizden!” hoşgörü veya boşgörüsünden vazgeçmedik.
İslâm için kültürel, sosyal ve ekonomik yatırımı zor, eleştirmeyi ve beddua etmeyi kolay gördük.
Haksızlıklara isyan etmek her Müslümanın vazifesi iken, biri haksızlıklara isyan etse ve ceremesini çekse de biz uzaktan seyretsek ve kendi aramızda takdir etsek, diyen müraîler olduk!
Bu muraîlik içinde Mehdî bekler olduk!
Mehdî gelince önce bizim zihniyetimizi ve ahlakımızı temizleyeceğini unuttuk! Herhalde Mehdî bize rahmet eder, diye umduk.
Başkalarının arkasına sığınan ve kendine güvenmeyen soysuz olduk!
Nasıl olsa cehenneme yalnız gitmeyeceğiz züğürt tesellisine sığındık!
İnternet karşısında kendimizi, ailemizi, vatanımızı, dinimizi, imanımızı unutur olduk!
Kapitalist toplumun ‘birey’i olduk.
Son olarak duamız şu olsun!
Allah bizi yere çakılıp ağırlaşma illetinden korusun!
Bu duayı dahi etmeyen leşlerden uzak etsin!..
 
 
Baran dergisi 138. Sayı
3 Eylül 2009