Bir cemiyet nizamı için şu üçünün de hakkını vermek gerek:
Fikir, siyaset ve iktisat.
Şöyle de sıralayabiliriz:
Ruhî ve ahlakî unsurlar.
Siyasî ve hukukî unsurlar.
İktisadî unsurlar.
Allah Resûlü, Müslümanlar için en büyük tehlikeyi işaretliyor: “Sizin kalbinize vehn yerleşecek.”
Sahabiler soruyor:
“Ey Allah Resûlü, vehn ne demek?”
Cevap veriyor:
“Dünya sevgisi ve ölüm korkusu.”
Müslümanların düşmana saldıkları korku ve uyandırdıkları hey­bet, ölümden korkmamaları ve şehidliğe can atmaları sebebiyledir.
Allah, dünyayı seven müslümanların üzerinden heybetini kaldı­rır.
Hazreti Ebubekir’in Halid bin Velid’e söylediği ise şu:
“Ölüme koş ve ölümü ara ki, sana hayat verilsin ve bahşedilsin!”
Doğum ve ölüm...
Ancak ölüme koşanlar, kurtuluştan, müjdeden haber verebilirler. Şehidlik şuuru ile taviz vermez çizgisini 40 küsur yıldır sürdüren ve emanetini “aradığı gence”, “fikir çilesinin müstesna genci”, İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’na bırakan Üstad Necip Fazıl, Büyük Doğu Marşı’ında şöyle diyor:
Şahit ol, ey kılıç, kalem ve orak!
Doğsun Büyük Doğu, benden doğarak.
Cimriler ve nefsini esirgeyenler, cehenneme azık biriktirirlermiş. Cömertler ve nefsini feda edenler ise, cennete yatırım yaparlarmış.
“Biz sussak mezarımız konuşacak!” demişti Necip Fazıl.
Yaşayan ölüler bir yana, mezarından İBDA kalıbıyla konuşan Necip Fazıl.
Hani diyorlar ya, hayat yürüyor!
Biz yürüyor muyuz, yerde mi sürünüyoruz, onu bilemem!
Hayat yürüyor diye biz yürüyor mu oluyoruz?
Topluluk içinde olmamıza rağmen ferden yaşarız ve ferden ölürüz.
Hayatın hakikati ferdî hayatta, ferdî hayat ise ruhî hayatta.
Ruhî hayatımızda nasıl yaşıyorsak, biz oyuz; zahirde birçok şey olup bitse de bizim için fark etmez.
Solucanlar da yaşıyor, çakallar da, böcekler de.
Nice ayaküstü leşler var, onlar da yaşıyor.
Ölüde de bir muvazene var.
Fakat yaşanmaya değer hayat hangisi?
1 Ağustos, İBDA’nın kuruluşu. Hayat pusulamız, rehberimiz, muhatap anlayışımız kısaca Kurtuluş Yolu’muz.
İnkılâp mânâsını nabzında duyanlara bütün bunlar.
O mânâyı nabzımızda duymuyorsak, İBDA iktidara gelse bile bi­ze ne; biz yokuz ki.
Şahsiyetini ve fikrini kaydedip iktidar olanlar, ibretlik misaller olarak karşımızdalar.
Şimdi, gaza ve şehidliğe “terörist” der oldular.
Kendi döneklik yollarını süsleyenlere ve bizi kendine benzetmeye çalışanlara binlerce nefret.
Birbirimize nefretimiz bâki.
Nefret sonunda saygıya döner.
Karşı oluşunu inanç ve ideoloji ile beslemeyen taraf ise, kaybeden olur.
Bizi kendine benzetmeye çalışanlarla aramızda kılıç hakem olsun! İBDA’nın 25. kuruluş yıldönümünde duamız şudur:
“Allah, İslâm büyüklerinin ruhaniyetini ve İslâm serdarlarının heybetini üzerimizden eksik etmesin. Allah kalbimizi vehn tehlike­sinden korusun. Amin.”
 
Baran Dergisi 133. Sayı
30 Temmuz 2009